
Eşimin doğum günü ve aynı zaman da babamı kaybettiğim gündür 1 Şubat. Raslantı! Doğum ve ölüm gelmek için tarih seçmez. Gerçi son yıllarda doğuma tarih tercihi yapılsada ben yine de nefes alış gününün o gün olduğuna inanırım.
Babamı otuz yıl evvel sıkıyönetimin geçit vermediği soğuk, karlı bir pazar günü kaybettim. Karne almıştı yavrularım, cumartesi hazırlıklarımızı yapmış pazar günü dedeye kalmaya gidecektik, karnelerimiz dedeye göstermek için hazırlanmış heyecanla sabahı bekliyorduk, kardeşlerim ve babam da bizleri özlemiş bekliyorlardı. Sömestr tatilimizi hep birlikte geçirecektik, olmadı!
Gece telefonla hastalık haberi geldiğinde ulaşma imkanım yoktu, sokağa çıkma yasağı sabah yedide bitiyordu. Başvurularımız sonuç vermemişti, izin almak için bile sabahı beklemek zorundaydık, yetişemedim!
Babacığımı hasta olup yatmadan bir gece içinde sonsuzluğa uğurlamıştık ve ben onu uzun süre görmemiştim. Halen içimden çıkmayan bir yaradır bu...
Üç ay sonra evliliğimizin otuzdokuz yılını geride bırakıp kırk diyeceğimiz eşimle raslantı bağımız sadece bununla kalmaz. Ben 1 Ocak doğumluyum ve eşim de babasını 1 Ocakta kaybetti, 2000 milenyum yılına girdiğimiz o gece eğlence sonrası aldık haberi. Yetişmiştik ama fazla zamanı yoktu kayınpederimin. O tarihlerden sonra doğum günlerimize seneyi-devriyeler eşlik etti...
Aynı yılın çocuklarıyız eşimle, biz çok genç evlendik, şimdiki gençler gibi değil çocuk yürekliydik adeta, "yol bilmez yordam bilmez" denir ya onun gibi işte. Bir yola çıkmıştık birlikte ve çok kimsemiz yoktu yakınımızda, yanlızdık! Birbirimize sarıldık yanlızlığımızı tamamlamak için. Daha kendimizi bulmadan bir yıl arayla iki çocuğumuz oldu, şaşırmıştık, tökezledik ama düşmedik. Çalışan bir annenin olduğu bu ailede zorluklar başlamış dar yollara girmiştik, dar yolları geçmek için daha sıkı sarıldık. İki yavrumuzla birlikte dört kişiydik bu yollarda ama dar yolları geçmek elimizde olduğuna inancımız vardı. Çocuklarımız bu inancımızın temel taşıydı. Onlar bize biz onlara güvendik, yaşlarından umulmayacak kadar yardımcı ve arkadaş oldular bize, her konuda hep beraberdik, hep el eleydik. Zaman geldi yollarımız genişledi ama biz asla bu genişliğe aldanmadık, idareli kullandık bu genişliği, zaten dar yola da alışmıştık:)
Kırılmadık mı? kırıldıkta, darıldık da ama bu hiç bir zaman uzun sürmedi. Karşılıklı özveriyi ilaç niyetine kullandık. Fasa fiso zevklerimiz uyuşmadı bazı zaman, renk seçimi yaptık yada yemek seçimi, gezi seçimi gibi. Ama iki kişinin birlikte yaşamasının temel duygularından hiç ayrı olmadık. Sevgi, vicdan ve düşünce özgürlüğünden ödün vermeden hep anlaştık...
Babamı otuz yıl evvel sıkıyönetimin geçit vermediği soğuk, karlı bir pazar günü kaybettim. Karne almıştı yavrularım, cumartesi hazırlıklarımızı yapmış pazar günü dedeye kalmaya gidecektik, karnelerimiz dedeye göstermek için hazırlanmış heyecanla sabahı bekliyorduk, kardeşlerim ve babam da bizleri özlemiş bekliyorlardı. Sömestr tatilimizi hep birlikte geçirecektik, olmadı!
Gece telefonla hastalık haberi geldiğinde ulaşma imkanım yoktu, sokağa çıkma yasağı sabah yedide bitiyordu. Başvurularımız sonuç vermemişti, izin almak için bile sabahı beklemek zorundaydık, yetişemedim!
Babacığımı hasta olup yatmadan bir gece içinde sonsuzluğa uğurlamıştık ve ben onu uzun süre görmemiştim. Halen içimden çıkmayan bir yaradır bu...
Üç ay sonra evliliğimizin otuzdokuz yılını geride bırakıp kırk diyeceğimiz eşimle raslantı bağımız sadece bununla kalmaz. Ben 1 Ocak doğumluyum ve eşim de babasını 1 Ocakta kaybetti, 2000 milenyum yılına girdiğimiz o gece eğlence sonrası aldık haberi. Yetişmiştik ama fazla zamanı yoktu kayınpederimin. O tarihlerden sonra doğum günlerimize seneyi-devriyeler eşlik etti...
Aynı yılın çocuklarıyız eşimle, biz çok genç evlendik, şimdiki gençler gibi değil çocuk yürekliydik adeta, "yol bilmez yordam bilmez" denir ya onun gibi işte. Bir yola çıkmıştık birlikte ve çok kimsemiz yoktu yakınımızda, yanlızdık! Birbirimize sarıldık yanlızlığımızı tamamlamak için. Daha kendimizi bulmadan bir yıl arayla iki çocuğumuz oldu, şaşırmıştık, tökezledik ama düşmedik. Çalışan bir annenin olduğu bu ailede zorluklar başlamış dar yollara girmiştik, dar yolları geçmek için daha sıkı sarıldık. İki yavrumuzla birlikte dört kişiydik bu yollarda ama dar yolları geçmek elimizde olduğuna inancımız vardı. Çocuklarımız bu inancımızın temel taşıydı. Onlar bize biz onlara güvendik, yaşlarından umulmayacak kadar yardımcı ve arkadaş oldular bize, her konuda hep beraberdik, hep el eleydik. Zaman geldi yollarımız genişledi ama biz asla bu genişliğe aldanmadık, idareli kullandık bu genişliği, zaten dar yola da alışmıştık:)
Kırılmadık mı? kırıldıkta, darıldık da ama bu hiç bir zaman uzun sürmedi. Karşılıklı özveriyi ilaç niyetine kullandık. Fasa fiso zevklerimiz uyuşmadı bazı zaman, renk seçimi yaptık yada yemek seçimi, gezi seçimi gibi. Ama iki kişinin birlikte yaşamasının temel duygularından hiç ayrı olmadık. Sevgi, vicdan ve düşünce özgürlüğünden ödün vermeden hep anlaştık...
Ve artık iki kızımızın yanında iki değerli oğlumuz ve üç muhteşem torunumuzla dokuz kişilik kocaman bir aile ile en geniş yollardayız...
Sağlıkta ve hastalıkta demiştik, bu söyleme sadık kaldık. Birlikte çalıştık birlikte emekli olduk, şimdi bir evi 24 saat (bir kadın için ne kadar zor olsa da:)) birlikte paylaşıyoruz. Bir bilgisayarı, bir televizyon kumandasını da.
Bilgisayar sorununu çocuklarımızdan doğum günü hediyesi olarak bugün itibariyle çözdük de, sanırım bozulan 2. tv yerine bir yenisini almak gerek:)))
Daha nice yıllarda sen hep yanımda ol, DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN...