Nerdemiyim?
Galiba sözcüklerin bittiği yerdeyim.
Aklıma geleni, dilimden düşeni hasbelkader birkaç satır karaladığım sayfama her girdiğimde yazı yazmak istesem bile artık ne aklım eriyor ne de parmaklarım tuşlarda geziniyor.
"Yazdık,çizdik yeter artık nokta" dediğimde sayfamın gülen yüzü, Ata'mın anlamlı bakışı, dostlarım, misafirlerim...
Bana bir şeyler dur diyor.
Ayrıca "yaz, yaz nereye kadar" desem bile yazmanın da bir ihtiyaç olduğunu ve dostlukların bittiğine inandığım bir zamanda bana bir çok gerçek dost kazandırdığını ve benim içimde çoğalan, atamadığım hem de hiçbir yerime sığdıramadığım yaşamımın bir görünüp bir kaybolan sahnelerini yazarak yükümün hafiflediğini düşünmeden edemiyorum.
Ayrıca bir de unutulma korkusu sarınca biten sözcükleri toparlamaya çalışmaktan başka çare kalmadığını anladım.
Çocukluğumda günlük tutardım, gerçi haftalığa dönüşmüş bir günlüktü, hep cuma günleri yazardım, günlük olayları sıralar, o günün bitimine de tarih koyardım.
Zaten blogumda haftalık gibi bir şey, ortalama on güne bir yazı düşüyor, demek ki çocukluğumda da fazla vaktim olmamış.
Sonra gençlik dönemimde sayfalı takvimler çıkmıştı, gün kısmında oldukça yer vardı, o karelerin içine sığacak şekilde kargacık-burgacık günlük olayları yazmaya başladım, üç yıl birlikte çalıştığım masa arkadaşımın "Bir nevi koleksiyon" demesi üzerine bende anlamsızlığını anlamış olmalıyım ki takvim tutmaktan da vazgeçmiştim.
O çocukluk-gençlik günlüklerim yok oldu, takvim yapraklarım da. Sanırım eskiye çok tutkulu olmama karşın depolamayı çok sevmediğim için yok oldular.
Ama teknoloji harikası blogumu uzaya yazıyorum, her satırı uyduda yer alıyor, ben bir gün peşini bıraksam bile umarım bıraktığım yerde duracaktır.
Neyse efenim, araya giren zamanı değerlendirmeye alacak olursak güzel bir yaz geçirdim, (kendi adıma.) Bol, bol tatil yaptım, dinlendim, okudum,gezdim,gördüm, çok muhabbet az iş. Deyim yerindeyse mevsimi acımasızca harcadım, kısa sürede bitiverdi.
Oysa çok kötü bir yaz mevsimiydi:( yurdum adına)
Yaz bitti, ardından en güzel mevsim(im) Sonbaharında bir ayını bitirdik, girdik ikinci ayına. Bir iki derken kısa sürede oda bitecek, sonra arkası kış.
Aman tanrım! yaş ilerledikçe bu mevsimler daha mı çabuk geçiyor, yoksa ben hızlı koşamadığım için mi yakalayamıyorum anlamadım. Ama anladığım bir şey var, günü yakalamak için bir şeyler yapmak şart. Tabi bu da sonu gelmeyen ve yarına hiç bir faydası olmayan o saçma sapan ev işlerin haricinde; yaşadığımızı hissettirebilecek, zevk aldığımız, geriye baktığımızda yerinde bulabileceğimiz ve zamanı değerlendirebildiklerimiz olmalı.
Hani bir reklamda diyor ya!" siz annesiniz, bulaşık makinesi değil."işte onun gibi bir şey...
Fotoğraf, yazdan geriye kalan bir yaprak.