Cuma, Ekim 28, 2011

DEPREM GERÇEĞİ







Türkiyenin korkunç gerçeği,doğal afeti,kaçınılmazımız,habersiz bir gece yatağımıza kadar girebilen, savunmasızları ansızın yerle bir eden DEPREM!

Son yaşanılan Van depreminin ardından gazeteler,köşe yazarları,bilim adamları, herkes yazdı-çizdi. Görsel medya aynı kareleri döne döne ekrana getirdi. Yeni yeni öyküler yazıldı, insanların acılarını reytingler uğruna araya sıkıştırılan imgelerle naklettirdiler. Gerçekten acıydı yaşananlar, çok acıydı ama acı çekenlerin dışında bilmem kaç gün sonra güncelliğini yitirecek bu acıdan nemalananlar yeni nemalara kapılıp bu acıyada birer nokta koyacaklar.
Bizler ise 12 yıl evvel seyrettiğimiz bir filmi başa sarıp yeniden izler gibiyiz. Ne bir eksik ne bir fazla aynı acı,aynı şaşkınlık,aynı söylemler, aynı kargaşa aynı aynı...

Ben ne yazarım ne çizerim ne de bilim adamıyım, aklım da fazla ermez ama yinede aklıma takılanları yazmak istedim.

Gölcük depremi aslında geliyorum dedi, tüm depremler gibi saatini söylemeden ama zamanının geldiğini söyledi. Öncesinde Kocaeli yerel televizyonları bu konu üzerinde konuşma yaptılar, sivil savunma kuruluşları sokaklarda el ilanı dağıttı, belediyeler uyarıldı, vatandaşların kulağına fısıldandı.
Orada yaşamadığım için bunları daha sonra onlar için Şekerpınarda yaptırılan deprem konutlarına taşınanlardan öğrendim. ''Çaremiz yoktu, evimizdi, barınağımızdı, biz aslında baktırmıştık'' gibi itiraflarını da dinledim. İki battaniye, iki yatak, bir piknik tüpüydü sahip oldukları.

Sonuç ortadaydı, bilanço çooook çok ağırdı, o gece yaşadığım 45 saniyeyi asla unutamayacağım ki! inşallah da unutmam.

Yerle bir olan binlerce bina içerisinde barındırdıklarını toprağa,denize gömdü. Yaşayanlar ise korkunç bir travma altına girdiler. Aileler dağıldı, yuvalar yok oldu.
İnşaatı harç ve tuğladan ibaret görenlerin bedeliydi yaşananlar.

Sonrasında işte hepimizin bildiği gibi yardımlar, toplanan paralar, hastaların ilk yardım bakımı, prefabrik konutlar ve artık bizden bu kadar siz tamamlayınlar...

Bugün de Van

Bir emekli öğretmen arkadaşımdan dinlemiştim eski Van'ı, yemyeşil ovaların ve binbir çeşit meyve ağaçlarının tek katlı kerpiç evlerinle bütünleştiğinin güzelliğini anlatmıştı. İçmeye doyulmayan sularını, berrak gölünü. Okuldaki çocuklarını anlatırdı dil takıntısına güle güle öğrenme mücaadelesi veren ışıl ışıl gözleri. Daha sonraki yıllarda kendinle aynı kaderi paylaşan öğretmen yeğenini ziyarete gittiğinde Van'ı tanıyamadığını söyledi. ''Kar hırsı ve hiç bir ilacı olmayan betonlaşma hastalığı Van'a da bulaşmış'' dedi.

Van veya Kütahya veya Elazığ veya Dinar Veya İstanbul... Deprem gerçeği Türkiyenin gerçeği.


Eeee peki böyle bir gerçeğimiz varsa ki! var

Bu gerçeği görmemiz için illa deprem olması mı gerek?
Neden toprağın kaldıramayacağı binaların dikilmesine göz yumuyoruz?
Niye yaptığımız derme çatma gecekonduların üzerine çocuklarımıza kat çıkıyoruz?
Bizim bunca sorunumuz varken niye duble yolların kavgasını yapıyoruz?
Çok seyredilen dizilerin arasında iki satır deprem gerçeğini neden hatırlatmıyoruz?
Madem bir şehri yeniden kurabilecek yardım toplayabiliyoruz da bunu neden depremden önce yapmıyoruz?
Yardım toplamak, binaları yeniden yapılandırmak için Yunusların, Serhatların cansız bedenlerini çiğnemek mi gerek?


Birlik, beraberlik kurabiliyorsak bunun için illa bir felaket olmasımı gerek?
Bizim tüm duygularımızı, gözyaşlarımızı,acılarımızı,sevinçlerimizi,isyanlarımızı yöneten en büyük patron görsel medya neden daha çok yeni olan Kütahya depreminin sonuçlarını görmek için görselliğini kullanmıyor?


Bu saate benim aklıma bu kadarı geldi, bu sorular o kadar çoğaltılabilinir ki!

Depremle birlikte ortaya çıkan bir sürü gerçek de bir süre sonra nedense unutuluyor. Bilim adamları avaz avaz bağırıyor, biz onları deprem olduğunda dinliyoruz. Sivil toplum kuruluşları bu felaketlerde can damarımız oluyor ama nedense onlar da depremin acısı geçince unutuluyor. Akut gibi çok değerli arama kurtarma kuruluşları kendi imkanlarınla ayakta durmaya çalışırken onlara yardım etmeği hiç aklımıza getirmiyoruz...

Bugün Van depreminden kurtulan kardeşlerimiz korkunç acı içinde, aç,açık ve soğukla yaşam savaşı verirken bir yandan da kaybettiklerinin acısınla yanıyorlar.


Çadırlara, yardım konvoylarına tabiri caizse söylendiği gibi saldırmaları o kadar doğal ki! bunu o acıyı yaşamayanların bilmeleri imkansız. Bu yıkımın ardından ruhsal dengesini yitirmemiş kimsenin olacağını düşünülmez.


İşte buda deprem sonrasının en acı gerçeği; iletişimsizlik, plansızlık, vurdum duymazlık, beceriksizlik...

Ne yazık ki!!! önümüzde bir de İstanbul depremi var, yıkımın korkuçluğu asıl burada. Onmilyonu geçmiş bir nüfus ve çarpık yapılaşmasıyla. Düşünmesi bile hafızaya sığmaz. Gölcük depremi sonrasında Güneri Civaoğlu bir haber sonrası ağzından kaçırdı, yok etmeye,kapamaya çalıştılar ama olan olmuş ortaya çıkmıştı bir kere. Bilim adamları günlerce tartışmıştı, zaten tüm deprem uzmanlarını bu sayede tanıdık. Ara ara unutulsa bile sonrasında dünyanın neresinde olursa olsun en ufacık bir deprem sonrası tartışmaya başlandı. Ve artık ilkokul öğrencileri dahil bu gerçeği biliyoruz.
Peki ne yapıyoruz, ben dahil koca bir hiiiiç.

Deprem olsun sonra düşünürüz, öyle ya ölen ölür kalan sağlar bizimdir...


6 yorum:

Asuman Yelen dedi ki...

Tüm bu gerçeklerle yaşarken uyku girer mi insanın gözüne. Ne içten dile getirmişsin duygukarını Nur' cum.Yüreğine sağlık.
Akut konusuna katılıyorum. Yardıma gerçekten ihtiyaçları var.
İyi geceler canım...

Sis dedi ki...

Devlet adamı dediğin Kocatepe de üzerindeki kaputu yaralı askerinin üzerine örtebilen tür adamdan olur canım. Bizim RTE miz gibi kankası altın işi yapan Cihan Kamer için altın KDV sini sıfıra indirten,oğluna testislerinde bilmemne var diye askerlikte çürük raporu çıkartıp sonra kimselerin göremediği bilmediği görmemiş bir zenginlikte düğünle baş göz eden, mavi ceketini istanbulda unuttuğu için özel uçağını kaldırtan bu adamlarla olmaz.
AKP nin ilk seçimde meclise girmesinden önce yazın organize ettiğim bir içki organizasyonu hala aklımdadır( detay vermeyeyim ), oraya gelen kişileri gördüğümde "kimler kimlerle ne hesaplarla gerdeğe girecek ama düzülen biz olacağız" diye düşünmüştüm. Aha aynen bunca yıldır oluyor işte bu dediğim.

Valla hep kendime söz veriyorum, olur da ölümcül bir hastalığa falan yakalanırsam, hani bana en fazla 3-5-8 ayın kaldı falan derlerse 86 senesinde başladığım iş hayatımda gördüğüm her şeyi tek tek yazacağım. İlişkiler yumağını aklınız-aklım alamaz almadı da bunca senedir. Devletin kaç polisi-askeri o teröristlerle savaşırkan can verirken devletin bir başka polisi-devlet adamı benim gözümün önünde kumar masasında o terörist başlarıyla pazarlık yapardı.
99 senesinde günah keçisi ilan edilen yargılanan Veli Göçer kumar masasına yanında kaç belediye başkanıyla otururdu.
Yok ben insan sevgimi tümden kaybediyorum böyle anılarım aklıma geldikçe.

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Bence Marmara depreminden sobra çok sıkı önlemler alınmalıydı, başka ülkler yapabiliyorsa biz de illa ki yaparız diye düşünüyorum ama gel gör ki sıfıra sıfır elde var sıfır Nur'cum.
Sanırım insan hayatının en değersiz olduğu ülke burası. Bunu söylemek, düşünmek bile çok acı ...

Adsız dedi ki...

Nur ablacım eline sağlık.Çok güzel yazmışsın,duygularımıza tercüman olmuşsun..

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Can dostlarım,
gece gece yazıp gündüz gündüz yok olduğumdan cevap yazamadım çok değerli yorumlarınıza.

Ne denirki hepimiz bildiğimiz ama sadece bildiğimizle kaldığımız gerçekler hiç değişmeyecek gibi.
Dilerim İstanbula tek yardımı deprem kendini aza indirmekle yapar.
Sevgilerimle...

Adsız dedi ki...

Depremden kilit sistemli DEPANEVle korunun.

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...