Tam önümüzden geçen, çivi topuk diye tabir ettiğimiz yüksek ökçeli ayakkabısıyla şık bir bayanın arkasından uzun uzun baktı. Bakışları giysiden ziyade yüksek ökçeli ayakkabılardaydı, gözlerinin buğulandığını farkettim elini sıktım "burdayım dercesine."
Bir yakınımızın nikah törenindeydik ve protokol gereği en ön sıradaydık, yer bulma telaşıyla önümüzden geçenleri "bu kim, bu yabancı erkek tarafı herhalde, çok şık" gibi söylemlerle merasimin başlamasına kadar gülerek vakit geçiriyorduk... ta ki duraksadığı o ana kadar.
Yavaşca eğildi kulağıma " her şey çok içimde kaldı kalmasına ama bir kere olsun böyle bir ayakkabı giyememek var ya! işte canımı en çok bu acıtıyor" dedi. İçime bir yumruk oturdu derler ya, işte benimde içimde en acısından bir yumruk oluştu. Hiç böyle bir şey aklıma gelmezdi, boğazımdaki düğümlerden zor nefes alarak "amaaaan boşver ne yapalım bende sırma gibi belime kadar uzun saçlara sahip olmak isterdim ama omuzlarımdan aşağı hiç indiğini görmedim" dedim ve ona sıkıca sarıldım. Tabi aynı şey değildi, bunu o da ben de çok iyi biliyorduk.
Oysa ısmarlama özel ayakkabısını almaya gittiğimizde ne kadar mutluydu, "yeni cicilerimin rengide deriside eskisinden daha güzel hem de daha hafif, bir öncekiler daha ağır taşıması zor oluyor" diyerek kullanmak zorunda olduğu özel ayakkabısının sevincini paylaşıyordu.
Bir yıla yaklaştı bu konuşmanın üzerinden geçen zaman ama benim içimde halen acısı taptaze. Belki hiç böyle bir şey düşünmediğimden bir taşa çarpmış tökezlenmiş gibi her telefon konuşmamızda yada onu gittiğimde söylediği bu sözlerin acısı boğazımı çok yakıyor. Sanırım son nefesime kadar da acısını unutamayacağım.
Biz onu öyle tanıdık öyle sevdik, bizim için o doğal, olduğu gibi. Bize ayrıcalıklı gelen bir durumu yok, tek bildiğimiz, zaman zaman yardıma ihtiyacı olduğu. Hem o evimizin, ailemizin en özel bireyiydi, gidenlerden geri kalanlar için o halen en özel birey. O bizim kardeşimiz ve benim tek kız kardeşim. Seni çok seviyorum canım....
Ağabeyim ve ben evde ebe ile dünyaya gelmişiz. Doğum zamanı geldiği halde inatla dünyaya gelmemek için direnen ben ve benden sonra ölü doğan bir kız bebeğin ardından yeni bir bebek bekleyen annem artık evde değil hastahanede doğum yapmak istemiş. Ve kız kardeşim Süleymaniye Doğum Evinde, kısa bir süre sonra kaderinin ona acı bir oyun oynayacağını bilemeden dünyaya gözlerini açmış.
Onu annemin kollarından ateşler içinde almışlar, hastahaneden aldığı enfeksiyonla hastalanan kardeşimin tedavisi yapılırken bir hemşire tarafından küçücük bedene kalçadan yapılan iğnenin kaslarına isabet etmesinin sonucunda bir ömür boyu bedeninde taşıyacağı engelle ve bir ömür boyu ruhunda taşıyacağı yarayla yaşama merhaba demiş.
3 Aralık dünya engelliler günü kutlamaları, etkinlikleri gün boyu devam etti. Oysa onların kutlamalara, kutlama mesajlarına, etkinliklere ihtiyacı yok. Bu gün kutlama için değil de onların hakları, kazanımları ve yaşam standartlarının geliştirilmesi açısından dikkat çekilmesi ve bu dünyada onlarında var olduğunu toplum bilincine yerleşmesi için var.
Gördüğümüz her engelli kazanılması gereken bir bireydir. Onlar sadece ellerinde olamayan sebeplerden dolayı yaşamın acımasız kurallarına karşı yaşama savaşı vermekteler. Onlara acıyarak değil yaşamlarını kolaylaştıracak dost elimizi uzatarak yardım edebiliriz.
Bir gün bizim de sakat kalabileceğimizi aklımızdan çıkarmadan, onlara yardımcı olalım.
Yaşadığımız sürece hepimiz birer engelli adayıyız.
Hepinize kazasız ve sağlıklı günler, mutlu bir ömür diliyorum.
Bir yakınımızın nikah törenindeydik ve protokol gereği en ön sıradaydık, yer bulma telaşıyla önümüzden geçenleri "bu kim, bu yabancı erkek tarafı herhalde, çok şık" gibi söylemlerle merasimin başlamasına kadar gülerek vakit geçiriyorduk... ta ki duraksadığı o ana kadar.
Yavaşca eğildi kulağıma " her şey çok içimde kaldı kalmasına ama bir kere olsun böyle bir ayakkabı giyememek var ya! işte canımı en çok bu acıtıyor" dedi. İçime bir yumruk oturdu derler ya, işte benimde içimde en acısından bir yumruk oluştu. Hiç böyle bir şey aklıma gelmezdi, boğazımdaki düğümlerden zor nefes alarak "amaaaan boşver ne yapalım bende sırma gibi belime kadar uzun saçlara sahip olmak isterdim ama omuzlarımdan aşağı hiç indiğini görmedim" dedim ve ona sıkıca sarıldım. Tabi aynı şey değildi, bunu o da ben de çok iyi biliyorduk.
Oysa ısmarlama özel ayakkabısını almaya gittiğimizde ne kadar mutluydu, "yeni cicilerimin rengide deriside eskisinden daha güzel hem de daha hafif, bir öncekiler daha ağır taşıması zor oluyor" diyerek kullanmak zorunda olduğu özel ayakkabısının sevincini paylaşıyordu.
Bir yıla yaklaştı bu konuşmanın üzerinden geçen zaman ama benim içimde halen acısı taptaze. Belki hiç böyle bir şey düşünmediğimden bir taşa çarpmış tökezlenmiş gibi her telefon konuşmamızda yada onu gittiğimde söylediği bu sözlerin acısı boğazımı çok yakıyor. Sanırım son nefesime kadar da acısını unutamayacağım.
Biz onu öyle tanıdık öyle sevdik, bizim için o doğal, olduğu gibi. Bize ayrıcalıklı gelen bir durumu yok, tek bildiğimiz, zaman zaman yardıma ihtiyacı olduğu. Hem o evimizin, ailemizin en özel bireyiydi, gidenlerden geri kalanlar için o halen en özel birey. O bizim kardeşimiz ve benim tek kız kardeşim. Seni çok seviyorum canım....
Ağabeyim ve ben evde ebe ile dünyaya gelmişiz. Doğum zamanı geldiği halde inatla dünyaya gelmemek için direnen ben ve benden sonra ölü doğan bir kız bebeğin ardından yeni bir bebek bekleyen annem artık evde değil hastahanede doğum yapmak istemiş. Ve kız kardeşim Süleymaniye Doğum Evinde, kısa bir süre sonra kaderinin ona acı bir oyun oynayacağını bilemeden dünyaya gözlerini açmış.
Onu annemin kollarından ateşler içinde almışlar, hastahaneden aldığı enfeksiyonla hastalanan kardeşimin tedavisi yapılırken bir hemşire tarafından küçücük bedene kalçadan yapılan iğnenin kaslarına isabet etmesinin sonucunda bir ömür boyu bedeninde taşıyacağı engelle ve bir ömür boyu ruhunda taşıyacağı yarayla yaşama merhaba demiş.
3 Aralık dünya engelliler günü kutlamaları, etkinlikleri gün boyu devam etti. Oysa onların kutlamalara, kutlama mesajlarına, etkinliklere ihtiyacı yok. Bu gün kutlama için değil de onların hakları, kazanımları ve yaşam standartlarının geliştirilmesi açısından dikkat çekilmesi ve bu dünyada onlarında var olduğunu toplum bilincine yerleşmesi için var.
Gördüğümüz her engelli kazanılması gereken bir bireydir. Onlar sadece ellerinde olamayan sebeplerden dolayı yaşamın acımasız kurallarına karşı yaşama savaşı vermekteler. Onlara acıyarak değil yaşamlarını kolaylaştıracak dost elimizi uzatarak yardım edebiliriz.
Bir gün bizim de sakat kalabileceğimizi aklımızdan çıkarmadan, onlara yardımcı olalım.
Yaşadığımız sürece hepimiz birer engelli adayıyız.
Hepinize kazasız ve sağlıklı günler, mutlu bir ömür diliyorum.
22 yorum:
:((((((
Bizi de birgün engelli durumunda bırakacak bir kaza geçirme olasılığını hiç düşünmeden ve etrafımızdaki engellileri görmezden gelerek ne kadar da rahat yaşıyoruz :((
:(((
Allah kız kardeşine sağlıklı uzun ömür versin Nur ablacım.Senin gibi bir ablası olduğu için çok şanslı.İyi ki var.Yüreğine sağlık bu içten yazın için.Allah tüm engelli kardeşlerimizi korusun.sevgilerimle.
Bundan üç sene önce senin bu yazını okuyor olsaydım, tek duygum üzüntü olurdu. Şimdi önce onu çok iyi anladığımı söyleyebilirim. Benim sorunum başladığında ve sürdüğünde hiç bir doktor düzeleceğini söylemedi. Kabullenince de fecaat olmaktan çıktı. Ama özgürlüğün sınırlı olması kolay bir şey değil. Rayegan' ın da senin gibi üzüldüğünü biliyordum. O da benim sükunetime şaşıyordu.
Bu arada kardeşinin doğum tarihini merak ettim. Ben de Süleymaniye ' de doğmuşum:) Bir de selamımı söylersen çok sevinirim Nur' cum.
İyi Pazarlar canım...
" her şey çok içimde kaldı kalmasına ama bir kere olsun böyle bir ayakkabı giyememek var ya! işte canımı en çok bu acıtıyor"
Kardeşinin dilinden dökülen bu sözler
onun duygularının ifadesinde eminim en yumuşak, olmazsada olur mealindeki sözler. Ama gerçekten içini bir dökse kimbilir ne isyanlarla yüzyüze gelirdik.Eğer isyan etmiyorsa onu benim için çok çok öp can dostum.Senin gibi ablayı da o öpsün rica ederim herikinize de sevgilerimle.tontini.
Çınarım,
onlara hep acıyarak baktık,hep engellerini görerek, engelinin arkasındaki yüreğe hiç saygı göstermeden.
Sanecim,
canım benim, gece dostum çok teşekkür ederim.
Asumancım,
özgürlüğün sınırlı olması gerçekten çok zor,bunu onun kadar senin kadar yaşamasamda çoğ kere bende yaşadım. Hele son 10 gündür belimden eğilememek,oturup kalkamamak ve bazı durumlarda birine ihtiyaç duymam beni çok zorladığında hemen onu düşünerek ve başkalarını şükrediyorum canım.
Biz seninle aynı yerlerde çok bulunduğumuzu yürekten ve bazı yazılarından hissediyorum. Kardeşim 952 Temmuz doğumlu.
Ve o yıldan sonra 70 yıllarına kadar geniş ailemizde (akrabalar) hastane doğumları hiç olmadı.
Canım benim, can dostum,
kardeşim isyanlarını kendi engeli için değilde yakınlarının sağlamlığından hırs çıkartarak aldı.Ama buda çocukluk ve gençlik dönemlerindeydi.Sonraları engelini hep içinde taşıdı, onun mücaadelesi yaşama karşı bende varım şeklindeydi. Babamın ölümünden sonra hiçbirimizin yanına gelmek istemedi ve zoru başardı. Halen yanlız yaşar ve her işinide mükemmel yapar, yapamadığı işler içinde etrafında bir dost ordusu oluşturdu.
Hepinize yürekten sevgilerimle...
Nurcum,kardeşine hissettiğin duygular nasıl engelsiz bu yeter insana... Umarım bir gün Türkiyede ki engellilerin,engelsizce yaşayabildiği ortam sağlanabilir. O dolmuşlara inip binmek
kaldırımlardan atlamak sağlılıklılar için bile engel..
Sevgimle
Not
. hediyen kitabı okuyorum
nasıl beğendim anlatamam... Bitsin yazacağım zaten
Lalecim,
ne yazıkki öyle hele yüksek kaldırımlar beni bile dizlerimden zorluyor. Kardeşimde en çok yüksek kaldırımlardan şikayetçi. Taşıta binmesi ise çok zor nereye giderse taksiyi tercih etmek durumunda hemde emekli maaşınla.
Kitabı beğenmene sevindim, ben çok etkilenmiş ağlaya ağlaya okumuştum. Ve birde hiç aklımdan atamayacağım ikinci bir kitap var onuda tavsiye edebilirim. Bulması çok zor ama kızımdan alıp okumanı sağlıyabilirim. "Elveda Kızlar ülkesi" Özlemede tavsiye etmiştim oda çok beğenmişti.
Seviyorum ben kitap konusunda konuşmayı:))
Sevgiler...
Anlamak ne kadar zor, hatta imkansız:( Ancak o olmak gerekir. ''Neden ben?'' sorusu yakar bitirir insanı. Bazen başım ağrır, birazdan geçeceğini bilirim. ''Ya bu ağrı hiç geçmeyecek olsa ne yapardım?'' diye düşünürüm. Herzaman şikredecek çok şeyimiz de olduğunu düşünür, avunurum. Size ve kardeşinize sevgiler.
ne kadar anlıyor (gibi) olsam da yaşanan zorluğu/sıkıntıyı yine yaşayan bilir...ben sadece hissederek ya da kendimi onların yerine koyarak anlamaya çalışabilirim
şu an hiçbir engelimin olmaması sonrası için hiçbir garanti vermez...herkesin söylediği ve bildiği gibi hepimiz potansiyel bir engelliyiz
sadece bunu düşünerek onlara kendi çapımda yardımcı olabiliyorum
üzülmek ya da acımak gibi bir durumum hiç olmadı...hatta onların hayata karşı engeli olmayanlardan daha güçlü duruşları olduğunu düşünürüm hep...çünkü sadece kendi engelleriyle değil, engelli düşünceleri olanlarla da ayrıca mücadele veriyorlar görüyorum
ne zaman onlar için gerçek anlamda çalışacak, gerçek hizmet için gelmiş belediyeleri/yöneticileri işbaşına getireceğiz bilemiyorum...zira engeli olmayanlar bile düzensiz yollarda, düşünülmeden yapılan çarpık çurpuk kaldırımlarda yürüyemezken onların bu yöndeki sıkıntılarını da ayrıca anlayabiliyorum
sözü çok uzattığımın farkındayım Nur Hanımcım...böylesi hassas bir konudaki düşüncelerimi ifade edebilmek için en doğru cümleleri kurmaya çalıştığımdan...
kardeşinize ve size selam ve sevgilerimi gönderiyorum...kabul buyurunuz...
Ömrü uzun olsun kardeşinin Nur'cum. Çok duygulandım yazını okurken. Mutlu olsun, huzuru yerinde olsun; en önemlisi bu ...
Sevgiler kocaman ...
Gece yarısı yüreğim sızladı derinden. Kendimi hem sizin hem onun yerine koymaya çalıştım. Zor gerçekten.
Keşke evde doğsaymış mı demek gerekiyor, yoksa o hatayı yapan hemşireye saydırmak mı bilemedim :(
İkinize de en içten sevgilerimi gönderiyorum.İyi ki varsınız, iyi ki birbirinizin yanındasınız.
Sadece birazcık daha hayatı kolaylaştırmak onlara, fazlasını istemiyor beklemiyorlar ki, Ah Nur abla ben sadece her şeyin onlar için daha güzel olduğu, yüzlerinin güldüğü bir dünya hayal edebiliyorum, fazlasını yapamamanın mahcubiyetiyle bu umudumu yazabiliyorum... Kardeşinize kucak dolusu sevgilerimle.
Dilek
Ne yazık ki engellilere zorluk çıkarıp onları normal yaşamlarından alıkoyanlar beyin engelli...
Çok dokunaklı bir yayın yapmışsınız,hepimizin farkında olarak yaşaması gereken bir durum.Bence de onların hayatlarını kolaylaştırmalıyız , elimizden geldiğince...
Size de sağlıklı günler...
Yazınızı okuduktan sonra şöyle bir düşündüm....
Evet ne kadar şuursuzca ve kıymet bilmedin yaşıyoruz.
Kardeşinize söyleyecek söz bulamıyorum, yalnızca sevgilerimi iletiyorum.
Birşeyleri yitirmeden değerlerini bilmek için Allah hepimize akıl ,fikir versin
sevgiler
Sevgili Nedret,
hepimizin zaman zaman şikayet edecek çok nedenlerimiz var,bu yaşamanın kuralı gibi.Ama normal yaşamanın bir engele takılmasını düşündüğümüzde hepimiz şükür ediyoruz.
Aynurcum,
sözü fazla uzatmadın canım yüreğinden kopanlar satırlara yansımış sadece, dileklerin içinde çok teşekkür ederim.
Özlemcim,
kardeşim çok şeyi aştı şimdi huzurlu bir şekilde hayatını sürdürmekte, olgunluk onu yaşama daha fazla bağladı. İnan ki o bizlerden bile fazla şükür halinde. Ben isyanları oynadığım zamanlarda bile bana akıl veriyor.
Sevgili Zeugma,
keşke! biz bunu hep söyledik de kaderden kaçılmıyor canım. Hastahane dört yıl boyunca Şişli etfal hastahanesinde bakımını üstlendi, çok uğraşıldı sonuçta sadece kaslarının biraz açılması sağlandı. Bilemiyorum acaba tıpın bu kadar ileri olduğu zamanda daha iyi sonuç alınırmıydı?
Dilekcim,
Tüm engellileri düşündüğümde benim kardeşim zor bir yaşamı olduğunu halde kendi başına yaşayabiliyor. Aslında yaşamak için ne kadar daha çok zor durumda olanlar var. Onların dost ellerine çok ihtiyaçları var.
Natalicim
hoş geldin canım, hepimizin farkında olarak yaşamak! hangimiz yapabiliyoruz ki? Bunu sadece bir sorunumun olduğunda hatırlıyoruz.
Nazlım,
"bir şeyi yitirmeden kıymetini bilmek" bu herşey için geçerli ama bunun farkına varmak için yitirmemiz gerekiyor sanki.
Hepinize yürekten sevgilerimla.
Canım benim, yaşam gurum, Nur annem; ne zamandır blog okuyamıyorum, okusam da yorum yazamıyorum. Biliyorsun sağlık sorunları, başka sıkıntılar filan :( Bu akşam zaman yaratıp bir oturdum pc başına aman Allah'ım. Ağlarken boğulacak gibi oldum.
Sleye yakalandığımın ikinci senesinin sonrasına kadar yatağa bağımlı kaldım. Yemek yiyemedim. Kaşık çatal tutmayı iki senein sonunda yeniden öğrenecek kadar yemeğimi kendim yiyemedim. Kollarım dirseklerimden bedenime yapışık, parmaklarımı açamadan. İki senein sonunda yavaş yavaş penguenler gibi yürümeye başladığımda evdeki bayram havası esti. Kalıcı bir durum değildi, bu yaşadıklarımı hiç unutmadım. Her düşündüğümde engellerine karşın yaşamaktan zevk alan insanlara olan sevgim ve saygım bir kez daha arttı.
Son bir haftadır çektiğim sinir ucu ağrıları nedeniyle yürüme zorluğu çektiğimde de hissettiğim bir duyguydu bu.
Kardeşini, seni, kızlarını, torunlarını, Yücel abimi sevip öpüyorum..
Kardeşinize uzun ömürler dilerim..
Her zaman engelli insanların azmine ve hayata karşı dik duruşlarına hayran olmuşumdur..Bu arkadaşlardan bir tanesi ile burada yazın yan yana tezgah açıyoruz..Tekerlekli sandalyede elini ve ayaklarını pek hareket ettiremiyor..Ellerini de çok az hareket ettiriyor..O halde bile kıştan deniz kabuklarından süs eşyası yapıyor,yazın da birlikte stand açıyoruz....Bu arkadaş bir erkek,ama hayata çok pozitif bakıyor..Keşke hepimiz onlar gibi hayata iyimser bakabilsek..
sevgiyle kalın:)
Severim tontişi:)çin yemeği dediyse çocuk haklıdır:) çok sevgiler Allah kabul etsin.
Gülenim,
canım sen kendine çok iyi bakmalısın ve hayata kesinlikle bu nedenle küsmemelisin. Ben her sorunun taşıyacağı insana verildiğinin inancındayım canım.
Tülaycım,
bende, bende canım herşeye rağmen hayata dik duruşları hayranlığımı uyandırır.
Levantalimoncum,
bir kerede buradan güzel yorumun için teşekkür ederim.
Cevaplarımın geç olmasından dolayı da özür diler sevgiler gönderirim:)
NUR'CUĞUM BENİM HALAM DA ENGELLİDİR. AMA BİZLER ONU HİÇ ÖYLE GÖRMEDİK.çÜNKÜ O KADAR SOSYAL VE BİR O KADAR NEŞELİDİR Kİ HİÇ DÜŞÜNMEDİK BİR GÜN BİLE NE HASRETLER ÇEKTİĞİNİ. TA Kİ BEN EVLENMEDEN ÖNCE TÜM ÇEYİZİNİ TOPARLAYIP KUCAMA KOYUNCAYA KADAR. NEDEN? DEDİM; BENİM İÇİN BİTTİ DEDİ, OLMAZ DEDİ...İŞTE O AN HİSSETTİKLERİMİ HALA UNUTMUYORUM,UNUTAMIYORUM...
SEVGİLERLE NUR'UM!
Zührecim,
seni çok iyi anlıyorum çünkü bizde tanıdığımız gibiydi bizim için ama iç çatışmalarının olduğunu biliyor ama kabullenişine de hayran oluyorduk. Benimde kardeşim yıllarca çeyiz yaptı, birşey demedik ama o kadar inancı vardıki sonunda evlendi, beş yıl sürsede onun için deneydi ve en azından içinde kalanların bir kısmını yok etti.
Bendede sevgiler canım.
Okurken etkilendiğim; zaman zaman başımıza gelen geçici süreçlerdeki kısıtlanan özgürlüklerde yaşadığımız içsel savaşlarımızda ve ruhsal gel gitlerdeki mücadeleleri(mi-zi) anımsayınca...ve hiç bir şeyin; sağlığın, şöhretin, güzelliğin ve de ileri yaşlara kadar yaşamanın garanti olmadığı! bu hayatta!..her an her şey olabilir!.. yarım ya da eksik kalmakta, çaresiz!!hastalıkla her an öleceğini bilip, ölüp ölüp dirilmekte var bu hayatta!..
gerçeklerden kıssa ve hisse çıkartmak gerekirse...her ne ise hayatın bize getirecekleri! mücadele gücünü bırakmayan ve hayata dört elle sarılmayı başarabilmiş güzel insanları ve yazınızda örnek verdiğiniz kızkardeşinizi yürekten kucaklıyorum...
Zorda olsa kabullenmek!her şeye rağmen hayatı kucaklamak ve sevgi ile yaşama tutunmak gerek...
Bu anlamlı yazı için kaleminize ve yüreğinize sağlık...sevgilerimle...
Yorum Gönder