Pazar, Ağustos 31, 2008

ALIŞKANLIKLARIMIZ



Zamandır karşı koyan alışkanlığın tek ilacı.
En güzelidir, alışmaya alışmamak.
En kötüsüdür, alışmaya alışmak.

Alışık olur insan sığınağına; ayrıldığında alışır gittiği yeni mekanına.
Alışırsın yokluğuna gidenlerin, ilk günkü gibi acı vermez insana.
Bir bardak çay ise sabahların keyfi, bulamadığın da alışırsın onada bir gün.
Paran varsa; paraya, yoksa yokluğuna,
Sevgi, dostluk yaşamın iksiri olsada, geri çekerse kendini, alışırsın içinde yaşatmaya.
Duvardaki saatin yeri değişirse, üçgün sürer duvara bakmak saat yerine.
Alışmak kabullenmekse eğer;
Bu isyanlar niye?
Bu dünya hepimizin, alışamadığımız tek şey bu işte..!



Alışkanlıklarından kolay vazgeçen, caresizse kabullenen, hiç isyanları olmayan "Yaşamın kıyısında" böyle görür alışkanlığı

Salı, Ağustos 19, 2008

ORADAN BURADAN

Bloğumu günlük olarak tutmayı hiç düşünmedim. Ama bu gece birisi ile konuşmak çok istedim. Bloğumu açarken aklıma ne gelirse yazmaktı amacım, bu da bir nev'i aklıma gelenler işte.
Canım gereksiz sıkılıyor, hava sıcak uyumak imkansız. Can arkadaşım, tek arkadaşım bir aydır memleketinde, bugün haber aldım, bayram sonrası gelecekmiş. Ona sıkılmış olabilirim. Onunla dertleşir gerekli gereksiz konuşur, saatlerimizi geçirirdik. Aklıma takılanları bende bloğumla paylaşmayı düşündüm. Anlamsız yazılar olucak, birçok kişi okuyacak ama olsun... Belki rahatlarım, uykum bile gelir. Gerçi uykum biraz zor gelir. Yazın bu sıcağında, sırf canımız çekti diye ikindi çayının yanına poğaça yapıp yedik iki emekli. Ağır geldi tabi ki, şimdi uykuyu ara da bul!
Bilgisayarımla gece haricinde pek biraraya gelemiyoruz. Öğlen gelen güneşi batana kadar ağırlamak zorunda kalan bir odada bağlı zavallıcık, yanına yaklaşmak bile çok zor. Vantilatör çalıştırdım bir ara, faydasından çok zararı oldu.
Örgü örülmüyor, dikiş dikilmiyor ve hatta kitap okuması bile zor olan sıcaklardayız. Gerçi sıcağı sever çok fazla da şikayet etmem. Aman bir süre daha devam etsin. Daha tarhanamı yapamadım, sıcaklara biraz ihtiyacım var.
İki hafta sonra Ramazan, sıcaklarla birleşince daha bir serilecez sanırım. Her zaman olduğu gibi Allah kolaylığını verir. Yine de güzel bir aya denk geliyor. Eylül ayını severim, pastırma sıcakları nemsiz olur, ara sıra yağmur yağar, mis gibi toprak kokar. Tv yeni yayın dönemine girer, diziler birbir dökülür. Yaprak dökümü Eylül'de başlıyormuş, krıtik bir noktada kalmıştı. Romanınla eşdeğer olmasa da kaçırılmayacak bir dizi. Aşk'ı Memnu da çekilmiş yeni yayın dönemi için, onu da izlemek isterim.
Bu Eylül daha da güzel olucak, Prensesim Okula başlayacak (ana sınıfına) bizim için bir heyecandır bu. Mini minnacık okul yollarında ne güzel olur kimbilir?
Bu sıcakta yapılması en son düşünülen işi, ütüleri yaptım, bavul hazırladım. Bugün yine kısa bir tatile gidiyoruz. Önce Kumla'ya ağabeyimlere, hafta sonu da İznik'e dünürlerimize yolculuk. Bu sene hiç denize girmedim, deniz özlemimi giderir, İznik'de gölede girerim belki. Hafta sonu Prensesim' de gelecek İznik'e. Yani hafta sonu daha iyi. Gerçi ağabeyimi de özledim. Bu gece bol bol konuşur özlem gideririz. Kumla geceleri güzeldir. Kumla veya İznik her iki yörede de güneşin batışı çok güzel oluyor, sanırım Bursa'ya has bir özellik bu.
Torunlarımı özledim, Dört gündür göremiyorum. Hafta sonu Prensesimle beraberiz, lokumumu anca haftaya görebileceğim. Nasıl özlerim kimbilir, gezi güzel de özlem çok zor.
Bloğumda takip ettiğim link'lerim vardı, ilave yaparken bir hata yaptım hepsini sildim. Uğraşıyorum yerine getiremedim. Sıkıldım bıraktım.
Sevgili Çınar beni sobelemişti, bir türlü yazamadım. Dönünce ilk işim onu yazmak olucak. Çınar'cık kusura bakmaz sanırım.
Öykü Atölyesi çok sessiz, belki Eylül ayında o da şenlenir.
Bu akşam değişik bloglar gezdim, okudum. Çoğunu gülümseyerek bitirdim. Kimine üzüldüm kimine kırıldım. Sonra düşündüm;
İnsanların Yaradan'dan ötürü yaratılana saygı duymaması beni çok üzer. Akıl ve beden özürü hiçbir zaman alay, eğlence ve eleştiri konusu olamaz. İnsan dünyaya seçenekleri olmadan gelir. Kimse sormaz ona ne şekilde gelmek istersin veya nasıl yaşamak istersin diye. Seçeneklerini dünya nimetlerinden yararlanarak istediği düzeye getirmeye çalışsa bile, ona sunulan yaşam baki'dir herzaman. Dünyaya özürlü gelmiş veya sonradan olmuş hiç farketmez. Kendi isteği değildir onun.
Ve yaşam boyunca kimseye olmayacak diye de birşey yoktur.
Eleştiri; Her zaman açığım, yaparım. Ama eleştiriler beden ve akıl sağlığı üzerine olamaz. Eleştiriler yapıcı olmalıdır, yıkıcı değil. Yapıcı eleştiriler karşındakini üzsede, için için düzeltme isteği sağlar. Yıkıcı eleştiriler, yapanı rahatlatır, yapılanı yıkar, kırar. Sevgi varsa bitirir, saygı varsa yokeder.
Kimi zaman da bihaber dir alay, eğlence, eleştiri sahibi. O zaman da derim ki " söz sahibinin problemi".
Nerde kalmıştık; Eylül'de
Eylül ayı iyidir, üzsede yazın bitimi, yeni bir başlangıçdır herkez için.
Kulakların çınlasın arkadaşım, yazdıklarımı okudum da, boşmu dolu mu konuşuyormuşuz bir karar veremedim.

Perşembe, Ağustos 14, 2008

İYİ Kİ DOĞDUN LOKUM'UM

Seni sevmeye bu ömür yetmez


SEN CANIMSIN,
SEN DELİKANLIMSIN,
SEN ARKADAŞIMSIN,
SEN KALAN ÖMRÜMÜN BANA EN GÜZEL HEDİYESİSİN.
Sen benim bitmez tükenmez tebesümümsün. Senin adın dilimde şarkı, gülüşün içimde bahar gibi.
CANTANEM, nasıl girdin o dolu yüreğime. Korkularımı nasıl yok ettin. Yüreğimdekilerin hiç birine dokunmadan nasıl koca bir yer ettin bilirmisin?
Bana SEVGİ'nin bölündükçe çoğaldığını, paylaştıkça coştuğunu öğrettin GÜLYÜZLÜM.
CANPINARIM, seni sevmek o kadar kolay değil. Sen kalan ömrüme sığmayacak kadar büyüksün. Sen rüyalarımın süsü, düşlerimin gülüşüsün.
BUGÜN SENİN DOĞUM GÜNÜN.
Bugün iki yaşındasın. Bu yazdıklarımı anlaman için daha çok küçüksün meleğim. Birgün bunları okursan bil'ki anneannen seni çok seviyor, seni göreceği günlerin gecelerini sabırsızlıkla geçiriyor, senle kaldığı gecelerin sabahlarını heyecanla bekliyor. Seni görmediği günler derin gözlerini özlüyor, gülüşlerini düşlüyor.
Ben hayatımda hiç birşeyi kıskanmadım ama sen başkasının olsaydın, o anneanneyi çok kıskanırdım. Senin o emsalsiz gıgını doya doya öperken çıkardığın kahkahaları, geri çekildiğim zaman senin iki elini yanaklarıma koyup tekrar öpmem için "hamm" yapmanın içime yayılan sıcaklığını anlatmak çok zor. Yumuk yumuk ellerinle iki parmağımı tutup beni istediğin yere götürmeni, sen hatırlamayacaksın biliyorum ama ben bunun tadını son nefesime kadar unutamam lokumum.
Sen sevgisin, sevgilisin. Geçmişimden özlemimsin cantanem.
Biliyorum sende beni seviyorsun ve bana olan sevgin benim için çok değerli. Ve biliyorum ki; masum yüzlüm, bu sevgi ruhumu sonsuza kadar masum kılacak. Sen iyiki bizimsin, iyiki varsın ve iyiki hayatımızdasın.
SEN İYİ Kİ BİZİM TORUNUMUZSUN.
Dilerim,
Ömrün uzun, huzurlu, sağlıklı mutlu
Yüreğin sevgi dolu, başarıların çoşkulu
Yaşamın adın gibi BARIŞ'larla kurulu
Yılların sevdiklerinle dolu dolu
GÜNEŞ GÜLÜŞLÜM, DENİZ BAKIŞLIM
DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN
**

Cuma, Ağustos 01, 2008

KALEMİMİN GÖLGESİ

Kalemimin gölgesi düşmüştü yazılarıma
Satır satır ışık saçarken
Tutsak ettiler
Tutulan bir kalemdi, bir gölge
ASLI
Beynimde, içimde, kalbimde
Onu bana bıraktılar

Bir vücut, bir yorgun bedendi hapsedilen
Gölgesi yakın, tam dibimde
Dokunmak isteseler bile
O kadar uzak ki
Ta ki sonsuzluğa dek
Ruhum özgür

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...