Bloğumu günlük olarak tutmayı hiç düşünmedim. Ama bu gece birisi ile konuşmak çok istedim. Bloğumu açarken aklıma ne gelirse yazmaktı amacım, bu da bir nev'i aklıma gelenler işte.
Canım gereksiz sıkılıyor, hava sıcak uyumak imkansız. Can arkadaşım, tek arkadaşım bir aydır memleketinde, bugün haber aldım, bayram sonrası gelecekmiş. Ona sıkılmış olabilirim. Onunla dertleşir gerekli gereksiz konuşur, saatlerimizi geçirirdik. Aklıma takılanları bende bloğumla paylaşmayı düşündüm. Anlamsız yazılar olucak, birçok kişi okuyacak ama olsun... Belki rahatlarım, uykum bile gelir. Gerçi uykum biraz zor gelir. Yazın bu sıcağında, sırf canımız çekti diye ikindi çayının yanına poğaça yapıp yedik iki emekli. Ağır geldi tabi ki, şimdi uykuyu ara da bul!
Bilgisayarımla gece haricinde pek biraraya gelemiyoruz. Öğlen gelen güneşi batana kadar ağırlamak zorunda kalan bir odada bağlı zavallıcık, yanına yaklaşmak bile çok zor. Vantilatör çalıştırdım bir ara, faydasından çok zararı oldu.
Örgü örülmüyor, dikiş dikilmiyor ve hatta kitap okuması bile zor olan sıcaklardayız. Gerçi sıcağı sever çok fazla da şikayet etmem. Aman bir süre daha devam etsin. Daha tarhanamı yapamadım, sıcaklara biraz ihtiyacım var.
İki hafta sonra Ramazan, sıcaklarla birleşince daha bir serilecez sanırım. Her zaman olduğu gibi Allah kolaylığını verir. Yine de güzel bir aya denk geliyor. Eylül ayını severim, pastırma sıcakları nemsiz olur, ara sıra yağmur yağar, mis gibi toprak kokar. Tv yeni yayın dönemine girer, diziler birbir dökülür. Yaprak dökümü Eylül'de başlıyormuş, krıtik bir noktada kalmıştı. Romanınla eşdeğer olmasa da kaçırılmayacak bir dizi. Aşk'ı Memnu da çekilmiş yeni yayın dönemi için, onu da izlemek isterim.
Bu Eylül daha da güzel olucak, Prensesim Okula başlayacak (ana sınıfına) bizim için bir heyecandır bu. Mini minnacık okul yollarında ne güzel olur kimbilir?
Bu sıcakta yapılması en son düşünülen işi, ütüleri yaptım, bavul hazırladım. Bugün yine kısa bir tatile gidiyoruz. Önce Kumla'ya ağabeyimlere, hafta sonu da İznik'e dünürlerimize yolculuk. Bu sene hiç denize girmedim, deniz özlemimi giderir, İznik'de gölede girerim belki. Hafta sonu Prensesim' de gelecek İznik'e. Yani hafta sonu daha iyi. Gerçi ağabeyimi de özledim. Bu gece bol bol konuşur özlem gideririz. Kumla geceleri güzeldir. Kumla veya İznik her iki yörede de güneşin batışı çok güzel oluyor, sanırım Bursa'ya has bir özellik bu.
Torunlarımı özledim, Dört gündür göremiyorum. Hafta sonu Prensesimle beraberiz, lokumumu anca haftaya görebileceğim. Nasıl özlerim kimbilir, gezi güzel de özlem çok zor.
Bloğumda takip ettiğim link'lerim vardı, ilave yaparken bir hata yaptım hepsini sildim. Uğraşıyorum yerine getiremedim. Sıkıldım bıraktım.
Sevgili
Çınar beni sobelemişti, bir türlü yazamadım. Dönünce ilk işim onu yazmak olucak. Çınar'cık kusura bakmaz sanırım.
Öykü Atölyesi çok sessiz, belki Eylül ayında o da şenlenir.
Bu akşam değişik bloglar gezdim, okudum. Çoğunu gülümseyerek bitirdim. Kimine üzüldüm kimine kırıldım. Sonra düşündüm;
İnsanların Yaradan'dan ötürü yaratılana saygı duymaması beni çok üzer. Akıl ve beden özürü hiçbir zaman alay, eğlence ve eleştiri konusu olamaz. İnsan dünyaya seçenekleri olmadan gelir. Kimse sormaz ona ne şekilde gelmek istersin veya nasıl yaşamak istersin diye. Seçeneklerini dünya nimetlerinden yararlanarak istediği düzeye getirmeye çalışsa bile, ona sunulan yaşam baki'dir herzaman. Dünyaya özürlü gelmiş veya sonradan olmuş hiç farketmez. Kendi isteği değildir onun.
Ve yaşam boyunca kimseye olmayacak diye de birşey yoktur.
Eleştiri; Her zaman açığım, yaparım. Ama eleştiriler beden ve akıl sağlığı üzerine olamaz. Eleştiriler yapıcı olmalıdır, yıkıcı değil. Yapıcı eleştiriler karşındakini üzsede, için için düzeltme isteği sağlar. Yıkıcı eleştiriler, yapanı rahatlatır, yapılanı yıkar, kırar. Sevgi varsa bitirir, saygı varsa yokeder.
Kimi zaman da bihaber dir alay, eğlence, eleştiri sahibi. O zaman da derim ki " söz sahibinin problemi".
Nerde kalmıştık; Eylül'de
Eylül ayı iyidir, üzsede yazın bitimi, yeni bir başlangıçdır herkez için.
Kulakların çınlasın arkadaşım, yazdıklarımı okudum da, boşmu dolu mu konuşuyormuşuz bir karar veremedim.