Çarşamba, Haziran 30, 2010

GÜNEŞ, YAZ

Tatil, gezi
Yağmur, rehavet
Parklar, bahçeler
Dostluk, sevgi
Deniz, havuz
Festival, eğlence
Kiraz bahçeleri, bol yeşillik
Kitap, yazı
Tansiyon, boşver!
Ağrılar, yüz verme
 
Kendime havuzlu, yeşillikler içinde, kırmızı çatılı bir sığınma evi buldum:))

Sevgili yavrum, Renkli kızımla








ve onun en güzel ve en renkli tasarımıyla,
doyumsuz günler geçirmek için yine yollardayım.




Kışa hazırlık benimkisi bir nevi!
Turşu yapmak gibi, salça yapmak gibi, reçel yapmak gibi.
Küplere değil, kavanozlara değil, bidonlara değil. Yüreğime depolamak, yaşama sığdırmak, günleri saklamak gibi.
 
Bekle beni dünlük, bekle en iyi dostum, bekle gecelerimin arkadaşı.
Ve siz sevgili dostlarım,hepinizi çok seviyorum... 

Pazar, Haziran 27, 2010

TATİL ANILARI

Tatilimi bitireli iki haftayı geride bırakırken bayat bir tatil yazısı iyi olurmu? bilmiyorum. Ama! mademki içimden ne gelirse yazmaktı amacım, anılası birşeyler bırakmaktı, paylaşabilmekti ve unutulmamak içindi, "anıdır bulunsun" istedim...




Ortaca; Muğla'nın bahçelerin ve sokaklarının portakal ve limon ağaçlarıyla süslü güzel ve şirin ilçelerinden biri, ilk ve kalıcı durağımdı Ortaca. Can dostum, canım arkadaşım eşinin kaybından sonra yanlızlığın rüzgarıyla savrulmuştu bu şirin ilçeye. Ayrı geçen bir yılın sonunda sevgiyle kucaklaştık, saatlerce sohbet ettik, günlerce gezdik.
 

Ortaca, adı gibi Muğla'nın tüm güzel ilçelerinin ortasında olmasından km.ler kısalıyordu gezi yollarına. Özgürlüğü doya doya yaşıyabilmek için plan ve program yapmamıştık. "Nereye gidelim," ne yiyelim," "ne zaman gidelim,ne zaman dönelim," sözlerini ertelemiştik bu kısa tatil sürecinde. Kafamıza estiğinde otogarda buluyorduk kendimizi ve ilk hangi minibüs, nereye kalkıyorsa yolumuz orası oluyordu.




























Dalyan, ilk yolumuz oldu. Güzelliğinle beni her daim oraya çeken bir şey vardır. Bir zamanlar yerleşme hayallerimiz bile vardı bu begonvillerle dolu bahçelerin, karette karette kaplumbağalarının, gezi tekneleri turlarının, tarihe ışık tutan kral mezarlarının bulunduğu, her görenin ayrılmak istemeyeceği güzel ilçeye. Belli olmaz belki daha sonraları.




Köyceğiz'in uç tepelerinde bulunan 40 Km.lik ormanı ile muhteşem göl manzaralı Sultaniye kaplıcaları ve çamur banyolarında bulduk kendimizi ikinci sırada. Yüzümüze ve kollarımıza göstermelik gibi az bir çamur banyosu yaptık, açık havuzunda yer bulmak çok zordu, kükürt kokulu kapalı havuzu ise ormanın temiz havasından sonra çok boğucu geldiğinden kapısından bile girmeyi düşünmedik. Ormanında gezinmek, çam ağaçlarının kokusunu içimize çekmek, sessizliği doya doya yaşamak daha keyif vericiydi.











29 Mayıs özel bir gündü tatilimin içinde. Fethiye'de Çalış Karnavalının son günüydü ve ona katılmak çok istiyordum, bunu haftalar öncesinden planlamıştım. Çünkü orada hiç görmediğim ama sanal alemden tadığım ve çok sevdiğim dostlarla buluşacaktık. Sevgili Asortik Krep, Gülen ve Funda ile çok güzel geçen karnaval sonrası saatler, Çalış karnavalı, Mavi kuş standı, Çalış'da gün batımının verdiği huzur ve sanal alemden tamamen tesadüfi yeni bir dost (ki! en kısa sürede buluşacağımız) kazanmak benim için çok değerliydi.













Marmaris; Şehirleşmeye son hızla giden bir ilçe. Kalabalıklığı ve binaların çok katlılığa dönüşmesi eski güzelliğini kaybetsede yer yer eskiyi bulmak mümkün. Restore edilen eski yapıları, eski sokakları eski kokmasa da yine de ben eskiyim diyor. Ormanı yeşil, denizi mavi olan her yer benim için güzeldir. Marmaris'de bu açıdan halen çok güzel.




Göcek; Sadece gezmak, yeni villaları görmek, denize yakın olabilmek için sayamadığımız kadar yat geçmek, ulaşamadığımız Marinasına uzaktan bakmaktan ileri gidemediğimiz bir gezimizdi. Günü ziyan etmemek için erken dönerek Ortaca'da başlayan Çevre ve Turizm Festivalinde ve hatta Ortaca Belediyesinin misafirlerine ayrılan protokol koltuklarda bulduk kendimizi. Protokol koltuklarına da alışınca sonraki geceler bizim için vazgeçilmez oldu. Bu arada festivalin son gecesi sahne alacak olan Zülfi Livaneli'yi, bir gün öncesi dönüş biletime rastlamasından dinleyemedim ama benim için fazlaca bir kayıp değildi.














Köyceğiz gölü kenarında bulunan çay bahçelerinden birinde saatler süren sohbetimiz, geçmiş on yılın bilançosu, uzun sahilindeki yürüyüşümüz, sessizliğin, güzelliğin verdiği huzur ile geçirdiğimiz gün ise doyumsuzdu. Biraz fazlaca yediğimiz meşhur çiğ böreklerini eritmek için alacakaranlıkta otogara kadar yürümek de ayrıca çok keyif vericiydi. Köyceğiz'i ilk defa görmüştüm ve de çok çok sevdim diyebilirim. (Acaba yerleşmek için orayı mı seçmeli?)



Çalış'ta bir gün için sözleştiğimiz üzere Fethiye'ye Sevgili Gülen'e davetliydik. Sondan bir önceki durak oldu Fethiye. Sevgili Asortik Krep ve sevgili Gülen'le çok özel ve de güzel bir gün geçirdik. Konuşmalarımız bir daldan bir dala atlayarak sanki saatlere çok şey sığdırmak istercesine geçtiğinden ayrılırken devamı için "Bir gün yine inşallah." dedik. Dönüş yolumuza Gülen'in katılımıyla güzel Fethiye'yi bir çay bahçesinden sahilini seyrederek tamamladık.











Sarıgerme; Dalaman ve Dalyan ortasında belkide dünyanın en ince kumuna ve en uzun sahiline sahip güzeller güzeli bir ilçe. Hilton ve Pegasus otellerinin ve daha başka beş yıldızlı otellerin bulunduğu bu ilçede yerli turiste raslamak çok zor. Yabancı turislerin akını bu ilçeyi yabancı yapmış Türk halkına. Yerli halkı da evlerini apart'a cevirmiş daha iç kısımlara çekilmiş. İnce kumu, uzayan sahili ve masmavi denizi ile belediye plajı anlatılmaz güzellikte. Plajın üst kısmı rengarenk çiçeklerin, heybetli ağaçların, halı misali çimlerin bulunduğu muhteşem bir parkla tamamlanmış. Parkta bulunan küçük hayvanat bahçesinde rastladığımız ve aynı zamanda güzelliğini sergeleyen tavuş kuşlarının fotoğraflarını çeksemde, ürkütmemek amacıyla çok uzakta olduğumdan ne yazık ki net bir fotoğraf yakalayamadım. Bu plajda sabah yedi, akşam yedi arası hiç bıkmadan durulabilinir.





Bu arada deniz suyu daha girmeye sıcaklığı çok elverişli olmadığından gezimiz boyunca denize giremedik ama ayaklarım nasibini aldı.
Güzel bir tatil di (veya gezi mi diyeyim), tadı damağımda kalan. İyidir yine de ağızda kalan tad, yutma aşamasına gelince ağızdan tad giderse bir işe yaramaz belkide:))


Çarşamba, Haziran 23, 2010

YÜREKLERDE YİNE ATEŞ VAR



GÜLE GÜLE KÜÇÜĞÜM GÜLE GÜLE, RAHAT UYU MELEĞİM NURLAR İÇİNDE. Aslında biz korumayı biliriz, geniş güvenlik önlemlerimiz vardır, zırhlı araçlarla gezeriz, korumalarla etten duvar öreriz. AMA SENİ, SİZLERİ KORUYAMADIK ÖZÜR DİLERİZ BUSE'CİK ÇOK ÖZÜR DİLERİZ...
 
Sen Elif Öğretmenim, sen eş oldun, sen anne oldun, ışık saçmak için körpe beyinlere eğitim ordusuna er oldun. Zordu geçtiğin yollar, aştın. Mücaadelen özverilerle doluydu yılmadın. Seni de koruyamadık, yetmedi çektiğin zorluklar, devam dercesine evine ateş düşürdük. ÖZÜR DİLERİZ KARDELENİM, ÇOK ÖZÜR DİLERİZ...
 
Sen miniğim, daha çok küçüksün, baba nedir henüz bilmeden seni de yetim bıraktık. Yaşamlarının başında yüzlerce yetim bıraktığımız şehit yavrularına seni de kattık...
 
Sen mehmetciğim, sen erim, sen ana fidanı; Gözü pek askerim, biz o dağları bilmiyoruz ama bildiğimiz bir şey var, sen o dağlarda ÇÖMELMEDİN...
 
Sen kirpiği yaşlı ana, sen gözyaşını yutan baba, sen gözündeki yaşları yavrularına sarılınca kuruttuğun vefakar eş; yeter artık!!! "vatan sağolsun" demeyin. Savaşta olmayan Vatanım şehit kanıyla sulandı, heryer kıpkırmızı görmüyormusunuz?
 
"İnancını yitirmeden, sabırla mücadele etmek gerekiyor." buyruldu!!!
Hangi sabır?
Hergün yeni bir acı; dün Pınar, bugün Buse, yarın kim diye beklemek en acı. Sabır acının içinde eridi, yok oldu bitti.
Ne yazı ki! acı yarını da yok etmek üzere esir aldı. Yarınlarımız bir bir toprağa düşüyor, gökyüzü bile ağlıyor, yüreğim yanıyor, yüreklerimiz yanıyor...
 
 

Pazar, Haziran 20, 2010

BABAMMM!!!



En çok sevdiği şarkıydı yada bana öyle geliyordu. O küçücük dikdörtken beyaz kutunun başına geçer bir ileri bir geri bulurdu dinlemek istediği şarkısını.Kocaman tekerleklere sarılı, kayda alınmış bir sürü şarkıların bulunduğu bantlara kızardı da! "Bunu niye aldın ki? plaklarla istediğimiz şarkıyı aramadan dinliyorduk" derdi her seferinde ama yine de benden fazla kullanırdı.
Kasetçalardan Müzeyyen Senar'ın sesi odada yankılanınca geçip otururdu koltuğuna.
"Doymadım sana ağlarım
Ah ederek yana yana
Geç buldum çabuk kaybettim
Hicran oldu hayat bana"
Gözlerinden içine akan yaşları farkederdim, boğazım düğümlenir birşey söyleyemezdim...
 
Hep aynı koltukta oturur, zaman zaman da koltuğa sitem ederdi. Koltukların tek kişilik olması ayrılıktı onun için, divanlarda birlikte oturmanın keyfini yok ettiğini söylerdi. Koltukların eve girmesinden sonra kaybolan eşinin, dağılan yuvasının suçlusu yapmıştı dört adet tek kişilik koltukları...
 
Nerede bir tahta parçası bulsa yelek cebinden çıkardığı çakısı ile uğraşıya dalardı sessizce. Yontar, törpüler tahta parçasının büyüklüğüne göre bazen bir biblo bazen bir oyuncak çıkardı zanaatkar ellerinden...
 
Kime giderse gitsin bir sandalye seçerdi oturmak için, böyle daha rahat ettiğini söyler bir ayağını altına alır öbür ayağını da aynı sandalyenin üzerine koyar ve rahat bir koltuktaymışcasına otururdu. Nasıl da sığardı küçücük bir sandale tepesine. Bacaklarını üstüste atmak istediğinde odada bulunan büyüklerinden müsaade isterdi her zaman...
 
Zarif bir tütün tabakası vardı, yelek cebinden çıkarıp dizine koyar ve ustaca tütünleri kağıdına sarıp sigaraya dönüştürürdü. Yeleğinin küçük cebindeki mavi alevli ispirto çakmağını ile yakıp içerdi sigarasını...
 
Yaşamla arası hiç iyi değildi ama yine de dolu dolu umut doluydu yüreği, gözleri, sözleri. "Yaşamak çok kolay, yaşıyabilmek çok zor" derdi...
 
En güzel sobayı o yakardı, ön camından kıpkırmızı ışık veren. En güzel ciğeri o pişirir, en güzel piyazı o yapardı. En güzel gazeteyi o okurdu, kıvırmadan, dağıtmadan. En güzel çayı o demlerdi, en güzel babaydı o, en güzel dedeydi. Çünkü o benim babamdı!
 
Ruhun şadolsun babammm, babalar günün kutlu olsun...
 
 
Sevgili Eşimin, torunlarımın babalarının ve tüm babaların, baba adaylarının Babalar günü kutlu olsun.

Ve
Çok zor olan da bu babalar gününü kutlamak, ben gözüm yaşlı babamı anarken evlatlarını şehit veren babalara yürek dayanır mı?
Şehit babaların acılarına saygıyla ortak olup ne yazık ki sonsuz sabır dilemekten başka bir şey gelmiyor elimden...
 
 
 
 
 
 
 
 

Cumartesi, Haziran 19, 2010

RENKLERİN DÜNYASINDAN

Renkli yavrumun




Renkli dünyasında
Google ile ilgili bazı sorunlardan dolayı, web sayfa adresi bir süre
www.renklitasarimlar.blogspot.com
olarak değiştirilmiştir.

Duyuruyu kendi blog sayfasında açıklıyıcı bilgi ile aktarmıştır.

Tüm dostlarımın sayfalarında kızıma ait olan linke rasladığım için bende bir duyuru yapmak istedim. Ve hatta dostlarımın da dostlarına duyurması beni ayrıca çok memnun edecektir.

Bir blog sayfasına girildiğinde karşımıza çıkan "Error" uyarısı ve ulaşamama çok can sıkıcıdır.


Ben mi?
Tatil bitti, döndüm ve hatta tatil kdv'si bile yaptım, şimdi en kısa sürede beni bekleyen yazıları okumak, yorumlamak ve benim dünlük'e dünleri yazmak var.
Sevgiler...

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...