Pazar, Nisan 26, 2009

HIZLA GEÇEN YILLAR


Hatıralar !

Dedi öykü atölyesi, bu kadar yaşanmışlığın içinde, onca hatıra. Acısıyla, tatlısıyla, gülümseten, hüzünlendiren, ağlatan onlarca hatıra. Unutan bir beynim olmadığından devamlı resmigeçit yapan hatıralar.

Bir kapı açtı öykü atölyesi, tüm hatıralar hızla doluştu içeri. Hatıralar serisi, 1, 51, 201, diye gider. Yaz yaz bitmez ki!
Ama yine de, kelime oyunları "hatıralar" anlamlı bir tarihe denk düştü.

37 yıl önce bu gün, saat 11.00 , günlerden de Çarşamba.
Nikah dairesinde olmam lazım, çünkü nikahım var.

Neden Cumartesi veya Pazar değil de Çarşamba. Neden saat 16.00, 17.00 değil de sabahın köründe saat 11.00 de.
O zamanlar istediğin gün, istediğin saat yok. Belediyeye müracaat edeceksin, birsürü evrak talep edecekler. Koşturmalı uğraştan sonra evrakları temin edeceksin, götüreceksin. Muhakkak bir eksik bulucaklar, döneceksin, tamamlayacaksın. Posta yoluyla kayıtlı olunan nüfus dairesinle görüşülecek, bilgiler kontrolden geçirilecek. Herkez kendi adına müracaat yaptığı için, iki kişi zamanını ayırıp koşturacak v.s.
Eeee sonra, herşey tamam da. Gününü de onlar tayin edecekler, hemde bir veya birbuçuk ay sonraya, belediyenin kendi istediği güne.

Ağlamıştım o günü aldığımda, bir ay sonraya, hafta ortasına, sabahın neredeyse kahvaltı saatine. Bir ay önemli değildi de gün ve saat çok sarsmıştı beni.

" Daha ileri tarih olabilir, yeterki hafta sonu, yok olmadı akşam üzeri olsun."
" Veremeyiz, sizin sıranız buna denk geliyor."

Nikah salonumu az vardı? evlenen mi çoktu? bilmiyorum. Ama teknolojinin bu günkü gibi olmadığını biliyorum.

Kuaförde, her sokağın köşesinde, her binanın altında, caddelerde adımbaşı olmadığından sorun orada başlamıştı bile.
Aramalarımız sonucu 5 km.lik uzaklıkta sabahın anca 8.00'de açabilecek bir kuaför bulabilmiştik nihayetinde.
Çok gerekli gibi benimle birlikte yedi kişi daha gelmişti yanımda. Topam sekiz kişi, kuaförde çalışan iki kişi!!
Neyseki öncelikliğimden iki saatin sonunda işim bitmişti. 37 yıllık evliliğimizde tek sabır gösterisi bu olan sevgili eşim de ağabeyim ile arabayı süsletmiş kapıda bekliyordu. ( hala merakımdır nasıl sabır göstermişti?)

Nikah vaktine kadar kalan bir saatlik zaman dilimi, neredeyse "vazgeçtim" e götürecekti beni.
Gelinliğimi giydiğimde, son üç gün içindeki koşturmacadan, üstümden dökülür hale gelmesi de cabası. Hiç istemediğim ve asla takmam dediğim, o zamanların olmazsa olmazı kırmızı kurdeleyi de takmak zorunda kalmıştım. Başka çarem kalmamıştı, gelinliğin belini toplamak gerekiyordu. Hazırda olmayan kırmızı kurdeleyi almak için süslenen gelin arabası gitmiş ve birtürlü gelmez olmuştu.

Nikaha onbeş dakika kala, babamın gözyaşları içinde, baba evinden, mutfağında ellerimle diktiğim pembe pötükareli perdesi ve pembe tülü olan yeni evime doğru yola çıkmıştım.

Ve acısıyla, tatlısıyla birlikte geçen 37 yıl.

Bu arada, nikaha bir saat önce gelen, nikah şahidim çok değerli, koca yürek, saygın patronum Kelebek Kontrplak'ın sahibi Dündar Buharalı'yı saygı ve sevgiyle anmadan geçmek istemiyorum.

Perşembe, Nisan 23, 2009

ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI TÜM ÇOCUKLARIMIZA KUTLU OLSUN


Tertemiz yüreklerin, pırıl pırıl beyinlerin,
ışıl ışıl geleceklere ve nesiller boyu devam edecek 23 Nisan'larını kutlamaları dileğiyle...


"** Bütün ümidim gençliktedir."


"** Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir."



"** Gençler cesaretimizi takviye ve idame eden sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık ve medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz. "

Bu çok özel gün
ATATÜRK'den armağan
En özellerimiz çocuklarımıza
Sevgilerle

Cumartesi, Nisan 18, 2009

ÜZGÜNÜM AMA UMUTSUZ DEĞİLİM



ATAM
Bakışlarındaki derin hüznün,
bugüne hüsranla baktığını
anlayamadığım, anlayamadığımız için üzgünüm...
.
Bizlere ve gelecek nesillere bıraktığın değerli emanetin CUMHURİYET'i korumakta güçlük çektiğim, çektiğimiz için üzgünüm...
.
Bizlere ve gelecek nesillere sağlam temeller oluşturması için, kısacık ömrünü feda ettiğin ilkelerinin yara almasını engelliyemediğim, engelliyemediğimiz için üzgünüm...
.
Dünya ülkeleri arasında çağdaş yaşamımızla yer almamız için laik düzeni korumaya çalışan, çağdaş gençlerin yetiştirilmesi, eğitilmesinde katkılarını esirgemeyen Prf.'lerimizi ilim ve bilimleri ile tanıtamamaktan. Bu değerli büyüklerimizi yargısız infaz ile çocuklarımıza, gençlerimize basın yoluyla tanıtılmasından üzgünüm, üzgünüz...
.
Senin devrimlerini korumaya çalışanlara, düşüncelerine saygı duyanlara, saygı duyulmamasından üzgünüm, üzgünüz...
.
Çocuklarımızı, yarınlarını emanet ettiğimiz eğitim kurumlarnın içine nifak sokulmasından. Çocuklarımızın, gençlerimizin guruplara bölünmesini, fikir ayrıcalığına dönüşmesini sağlayan düzene üzgünüm, üzgünüz...
.
Büyük eserin NUTUK'un her evin başköşesinde değil de, mahkeme salonlarında delil diye sunulmasından üzgünüm, üzgünüz...
.
Sana ve değerli İlkelerine sahip çıkacak nesillere, ancak boyumun eriştiği yere kadar ulaşabildiğim için üzgünüm...
.
Üzgünün ATAM ama umutsuz değilim.

" BENİM NACİZANE VUCUDUM ELBET BİRGÜN TOPRAK OLACAKTIR FAKAT TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLELEBET PAYİDAR KALACAKTIR"

Sözünden ve vucudunun bulunduğu bu topakları, bu düzeni korumak için yetiştirdiğim, yetiştirdiğimiz çocukların sana olan minnetlerinden, sevgilerinden, ilkelerine saygılarından umutluyum.

Son nefesime kadar emanetini taşıyacağıma, taşıyacak nesiller yetiştireceğime söz veriyorum ATAM!!!

Sevgili Öykü çok değerli bir yazı mim'i başlatmış. Onur verici bu yazı kampanyasına katılmak ve dalganın yayılmasına katkıda bulunmaktan mutluyum.
...

Pazartesi, Nisan 13, 2009

ÇALIŞAN ANNE OLMAK




Zordur;
Nereden çıktı şimdi bu, emekli ben ve çalışan anne olmak.

Geçmiş geçmişliğinde kalmıyor ki! gelip yerleşiyor bazı anılar beynimin bir köşesine. Güncellikleri itip bir kenara, konmak istiyor en afilli yere.
Bazen bir koku, bazen bir resim, bazen bir söz, bazen bir gün. Geçmişe dönüyorum işte.

Bizim zamanımızda yılın özel günleri bir başka çoşkuyla geçerdi. Sanki daha değerliydi yaşam. Boşvermişlikler yoktu zaman içinde, insanlar daha bir olgun, daha güleryüzlü, daha barışıktı dünyalarınla.

"1 Nisan" şaka günü, tatlı aldatmaca günü. Bugünlerde sadece çocukların, bildik oyunlarından çok başka geldiği için, neredeyse bütün günü şakayla parselledikleri gün. (Prensesimde buna dahil)

Bende "1 Nisan" şakası yapacaktım bloğumda. "Hoşçakalın" diyecektim. Sonra dostlarımı sınamak olacağını düşündüm ve elime yüzüme bulaştırdığım çok eski 1Nisan şakası nasıl beni zorladıysa o hale gelecektim.

80' yıllardı, bir işyerine müracaat etmiş formumu doldurmuştum, ( O zamanlar CV gibi şeyler yok) antetli form, ne sorarsa cevaplıyacaksın. Ne istiyorlarsa yazdım, serde dürüstlük de var, en incesine kadar ayrıntılı.
Görüşmeye çağrıldım; görüşmeyi mali müşavir yapacak. Buyur edildiğim odada dünya tatlısı tonton biri. Sert görünümü altında, yumuşacık bir dost kalp. Sordukça sordu, sordukça sordu. Şu şöylemi? bu böylemi?
" Eeee Nur Hanım, iki küçük çocuğun varmış, nasıl yetişeceksin hem eve hem işe, yardımcın falan varmı?"
" Yok efendim, alıştırdık onları kendi kendilerine bakıyorlar."
" Güzeeel, yani öyle zırt pırt izin falan istemezsin dimi"
" Çok mecbur olmadıkça, hem ben işim konusunda sizlerden daha titizim"
" Güzeeel, peki üçüncü çocuğu düşünüyormusunuz?"

Eee bukadarı da fazlaydı hani, içimdeki yılan başkaldırdı. Esarete mi giriyordum, işe mi?
" Bu çok özel bir soru efendim, ama size söz düşündüğümüz an ilk sizin haberiniz olucak"
Ters tepki bekledim, hayret! daha bir tonton oldu. Sert görünme çabaları da boştu artık ve bir kahkaha.

Bu işimde çok sevilmiş ve hatta şımartılmıştım. Dünya tatlısı bir genel müdür, dünya tatlısı bir mali müşavir, ters mi ters bir patronu hiç umursatmıyordu bana.

Bir yılın üzerinden geçen bir kaç ay ve 1 Nisan, şaka günü.
Haftanın belirli günlerinde belirli saatlerde gelen mali müşavirimizin gününe de denk gelmişti bu gün. Ben bir istifa mektubu yazıp mali müşavirimizin masasına bıraktım. Düşüncemde beni çağırıp sorucak, bende "Üçüncü çocuğumu bekliyorum ve ilk size haber vereceğime söz vermiştim de" diyecektim.

Öğleden sona dahili telefonum çalınca "şimdi" dedim ve açtığımda patronun sekreteri (şimdi asistan deniyor) beni beklediklerini söyledi. Canım arkadaşım, sesi ağlamaklı çıkmıştı.
Patronun odasına girdiğimde, genel müdür ve mali müşavirin de orda olduğunu gördüm. 1 Nisan şakası elime yüzüme bulaşmıştı. Çare yoktu, gereğini yapacaktım, dönüş yok gibi.

Sorgu sual, ben de hık pık ama cevap yok!
Genel Müdür ayağa kalkıp istifa mektubunu eline aldı, evirdi çevirdi. İkiye katladı, olmadı dörde katladı, yine olmadı.
Tekrar açtı, hiç okumamış gibi tekrar okudu ve gözlerimin içine bakarak.
" Ben bunu 1 Nisan şakası olarak kabul ediyorum" dedi ve yırttı.
Ben de içimden bir ohhh çektim ki! Ama işten ayrılma kaygısıyla değil, o anın bitmesiydi sevincim.

" Taslağımda bekleyen bu yazıyı 1 Nisan'da yayım için yazmıştım olmadı.
12 gün geciken 1 nisan yazısının başlığıda bu yüzden değişti."

Cumartesi, Nisan 11, 2009

MASAL VE ÇOCUK

Masallarım masal içinde saklı
Topum
Topacım
Çemberim, ipim
Bebeğim...

Kucağımda kardeşim
Kavalın ucunda nefesim
Kavrulan toprakta
Tüten bacada
Çalınan çocukluğum

Çok değil istedikleri; sadece öz hakları, çocuklukları. Almayalım ellerinden yaşasınlar; yaşam yolundaki en güzel günlerini.
Dil, din, ırk bilmez onlar, ayrımları yoktur. Tek dil, tek yürektir. Hepsi bir melektir.
Çocukluklarını yaşayamayan nasıl büyür ki! Doğarken büyük ünvanı takılmıştır altın nazarlık yerine. Beşiğinin yanında bir başka çocuk ellerine yada bir peşkir içinde tarlanın ortasına. Bilir mi büyümek ne demektir?
Tüm yaşamında açık bir yara gibi taşır çocukluğu, her daim kanayan, kabuk bağlamayan.
Masalları yoktur onların, hayalleri yoktur.
Gelin hep birlikte bir dünya armağan edelim onlara. Masallarını geri verelim, kitaplarını geri verelim. Hayallerini geri verelim.

Bir Milyon Kalem'in öncülüğünde başlatılan HER ÇOCUĞUN BİR MASALI OLMALI KİTAP KAMPANYASI'na Sevgili Uzağa Giden Kadın, bloğunda tanıtımını ve genişçe yer verdiğini gördüm.

"Çocuk" kelimesi bile yüreğimi acıtır. Onlara tertemiz hakettikleri bir dünya kurma gücüne sahip olmayı ne çok isterdim!
Daha geniş bir kampanya için katılmayı istedim, bloğumdan yolu geçenlerin bu kampanyaya duyarsız kalamayacağından eminim. Bu konu hakkında bilgiyi buradan bulabilirsiniz.
Bir Milyon Kalem'e böyle bir kampanya başlatığı için şahsım adına çok çok teşekkür ederim.



İşte adresler..
HER ÇOCUĞUN BİR MASALI OLMALI KİTAP KAMPANYASI Psk. Dr. A. Şebnem Soysal Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk Nöorloji Bilim Dalı 10. Kat Beşevler- ANKARA 0312 202 60 02
HER ÇOCUĞUN BİR MASALI OLMALI KİTAP KAMPANYASI Yeşilovacık Belediyesi Yeşilovacık-MERSİN

Cuma, Nisan 10, 2009

SMART BLOGGER ÖDÜLÜM


Ödül değerlidir, hatırlanmak mutluluk, dağıtmak huzur...
Tanımaktan mutluluk duyduğum Zerrin'cimden değerli bir ödül aldım ve çok mutlu oldum. Şimdi dağıtmanın huzurunu yaşayacağım...
Bu ödülün 3 kuralı varmış ve uyulması zorunluymuş, hiç zorlanmadan uyulmuştur...
1. Ödülü veren kişinin linkini yayınlamak...
2. Ödülü dağıttığın dostlara haber vermek...
Sevgili Gülen
Sevgili Nunu
Sevgili Can dostum
Sevgili Sennur
Sevgili Berrin
Sevgili Belgin
Aslında bu liste böyle uzar gider gitmesine de dağıtımı açısından sayılı olması gerekli diye düşündüm. Dostlardan dostlara dağılmalı ve her blogger bu ödüle sahip olmalı...
3. Bu ödülü dağıttığın blogger'lerin linkini yayımlamak...
Bunlarda dostların linkleri...
Çok teşekkür ederim Zerrin'cim....

Pazartesi, Nisan 06, 2009

BEN KİMİM !

Sevgili Haccecan " kendimi tanıtmam" adı altında mim demişti bana.
(17 Mart) ve bu gün!
Geç olmasından dolayı Haccecan'ımdan özür dilerim.
Önce, bir insan kendini nasıl tanıtır düşündüm. Bu bir iş CV'si olmamalıydı tabiki.
Sonra "ne yazabilirim" dedim.
Kendimi yazarken tarafsız olma imkanım var mı?
Kendime gerçek gelenler, karşıdan da gerçek görülüyormudur? Bu yaşa kadar ben kendimi nasıl tanımlamıştım ki!
Ve bir kopya çekmeye karar verdim...


""İlke: Düzen, Olumlu uygulama: Başarı, Olumsuz uygulama: Fırsatçılık

Özellikleri: Sorumluluk sahibi, pratik, disiplinli, organize, görev duygusu gelişmiş, sistematik, olgun, güvenilir, çalışkan, üretgen, gerçekçi, yönetici, planlayan, sabırlı, düzenli, metodik, verimli, dikkatli, kontrollü, tutumlu, mücadeleci, başarılı, hırslı, tutucu, katı, materyalistik, cimri, karamsar, korkak, katı, duygusuz, soğuk, melankolik, hesaplı.
Oğlak toprak elementi ve öncü nitelik taşıyan bir burçtur, yöneticisi ise Satürn'dür. Disiplin gezegeni Satürn kısıtlayıcıdır ve sorumluluklar verir. Oğlak insanının hayatta bir amacı vardır, ayaklarını yere sağlam basar ve ne yöne gittiğini iyi bilir. Amaçlarını planlı bir şekilde uygulamaya başlar, düşünerek hareket eder ve asla acele etmez. Azimli, inatçı, sabırlı Oğlak simgesi olan dağ keçisi gibi dağın zirvesine tırmanır. Hiçbir burç, hedefine ulaşmakta bu kadar kararlı değildir. Öncü niteliğinin yanında sabır, inat ve diğer özellikleri birleşince bu tip eninde sonunda en tepeye çıkar.
Oğlak burcu insanı çok hırslıdır. Olayları başlattığı an sonuçları zaten kafasının içinde hazırdır. Hangi işi, mesleği ya da konuyu seçerse seçsin, daha başladığı anda yönetimi eline almayı düşünmektedir.Oğlak en çalışkan burçlardan biridir. Yöneticisi Satürn ona nefes aldırmadan yapması gereken işleri ve sorumlulukları hatırlatır. İyi plan yapmasını, ayrıntılara dikkat etmesini, genç yaşta olgunlaşmasını sağlar. Hayatı fazla ciddiye alır ve bu ciddiyet onu çocukken bile olduğundan daha büyük gösterir. Kendinden büyük kimselerin dostluğunu tercih eder ve genç kuşaklarla pek anlaşamaz.
Oğlak insanı yaşlandıkça kendini bulur ve daha çekici olur. Başka etki almadıysa, fiziksel olarak çok sağlam sayılır. Genellikle yalnızdır, enerjisinin büyük bölümünü işine harcadığından manevi bazı şeyleri yaşayamaz. Yengeç gibi karamsardır. Herkese güvenmez, sadece kendisine güvenir. Zıt burcu Yengeç'in yuvasında aradığı güveni, Oğlak meslek ve statüyle bulmak ister. Çok zor dost olur ama dost olduğu kimseye ömür boyu güvenir.Geçmişe, geleneklerine bağlı ve tutucudur. Ailesine karşı sorumluluk duyduğu için aile bağları kuvvetlidir. İlk bakışta soğuk görünen Oğlak, üstün bir eş ister. Böyle birini bulunca da onun maddi manevi her istediğini vermeye çalışır ve ona hayat boyu bağlı kalır. Nefesinizi kesecek ateşli bir sevgili değildir belki ama sadık ve güvenilirdir.

Oğlak burcu işi sayesinde saygın olmak ister ve statüye çok önem verir. İyi bir semtte iyi bir ev, iyi bir araba ve seçkin klüplere üye olmak ister. Para konularında dikkatli, tutumlu hatta cimridir. Fazla maddeci görünebilir ama onu asıl motive eden şey para kazanmaktan çok toplum içinde saygın olmaktır. Yükselmesine engel olacak her şeyi bir kenara atabilir ve harekete geçtikten sonra bir adım bile gerilemez.
Oğlak insanı genellikle arzu ettiği serveti elde eder.Güvenli ve düzenli gelir getiren işleri sever. İşine Başak burcu kadar düşkündür. İmzasını attığı her işi en iyi şekilde yapmak ister. Çabuk zengin olma yollarına sapmaz, düzenli ve planlı hareket eder. Lider olabileceği işlerde çalışmak, isim yapmak ve tanınmak ister.
Oğlak burcu hiyerarşik düzenin olmadığı yerlerde karmaşa olacağının bilincindedir. Emir-komuta zincirini iyi anlar ve hiyerarşiye saygı gösterir.Bu yüzden de devlet içinde, büyük kuruluş ya da şirketlerde yönetici ve yetki sahibi bir kişi olur.""

Ben bir Oğlak burcuyum ve Oğlak burcunun %80 özelliklerini taşımaktayım...
Karar beni tanımak isteyenlerin...

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...