Çarşamba, Ekim 29, 2008

CUMHURİYET BAYRAMIMIZ TÜM ULUSUMUZA KUTLU OLSUN


ATAM
BİZE BIRAKTIĞIN BU DEĞERLİ EMANETİ GELECEK NESİLLERE SEVGİYLE SAYGIYLA VE BIRAKTIĞIN DOĞRULUKTA DEVREDECEĞİZ

Seksen beş yıl önce ümmetçi çizgi koskoca ülkeyi İngiliz,Fransız ve Alman sömürgecilerine teslim etmişti. Onların buyruklarıyla ülkeyi idareye çalışıyor, yeraltı ve yerüstü tüm zenginliklere el konuluyordu.

Halk aç, umutsuz ve örgütsüzdü. Batılılar açıkca ülke topraklarını parçalamak için sürekli planlar yapıyorlar ve bu planlarında da başarılı oluyorlardı.

İşte böylesine umutsuz günlerde doğudan bir güneş doğuyor ve bu kahredesi karanlığı yerle bir ediyordu.Seksen beş yıl önce bu güneşin ışıltılarında yeni, yepyeni bir CUMHURİYET kuruluyordu.

Nur içinde yat BÜYÜK ATAM! Kurduğun bu muazzam eseri korumakta güçlükler çekerken seni özlemle, minnetle, saygı ile anıyoruz!


Not:
Hastalıktan yeni kalkan bloğum, tam iyileşemediğinden, çok istediğim halde resim ekleyemiyorum, yorumlara giremiyorum. Gayriresmi yoldan da ancak bir yazı yayınlayabildim. Sevgiler...


Pazar, Ekim 26, 2008

BLOGLARIMIZI GERİ ALABİLMEK İÇİN İMZA KAMPANYASINA KATILALIM

Bilgi için:
http://blogspotacilsin.wordpress.com/

Cumartesi, Ekim 25, 2008

NEREYE GİDİYORUZ

BLOGGER DÜNTASI ŞOKTA!
Dünyanın en büyük paylaşım platformuna Türkiye yasak koydu.YouTube yetmedi, şimdi de Blogger'a erişim yasağı geldi.24 Ekim 2008 / 18:39
Google tarafından 2003 yılında satın alınan en popüler İnternet günlüğü (blog) servisi blogger.com, Türk Mahkemeleri tarafından engellenen büyük servislerler arasındaki yerini aldı.

İnternet dünyasının kişiselleşmesinde büyük rolü olan ve Web 2.0 dünyasının en yoğun şekilde kullanılan internet günlüğü (Weblog, Blog) servisi blogger.com'a Diyarbakır 1. Sulh Ceza Mahkemesi 20.10.2008 tarih ve 2008/2761 sayılı kararı gereği erişim engellendi.

Servisin ana etki alanı blogger.com ile birlikte kullanıcıların günlüklerini yayınladıkları alt etki alanlarını barındıran blogspot.com etki alanına da erişim tüm alt etki alanları ile birlikte engellendi.

Servis, dünya çapında milyonlarca kullanıcıya hizmet veriyordu, daha önce kapatılan internet günlük servisi wordpress.com gibi, blogger.com'un da Türkiye'de azımsanmayacak kadar çok kullanıcısı bulunuyor

Blog hesabınıza nasıl gireceksiniz?

Diğer tüm kapatılan sitelerde olduğı gibi yine www.vtunnel.com adresinden hesabınıza erişmeniz mümkün.Blogger.com'un kapanması diğer kapanan veya kapatılan sitelerden farklı.En azından binlerce kişisel blog sayfasının alduğu düşünülürse bu durumu protesto etmek tüm internet kullanıcılarına düşüyor.

ALINTI: http://www.ankarahaber.com


KAPATMA ÇÖZÜM DEĞİL

ÇEKİN FİŞİNİ ADSL'LİN

MEDYAYI DA YASAKLAYIN

ALIN ELİMİZDEN OKUMA YAZMA ÖZGÜRLÜĞÜMÜZÜ

BİZ ÇOKTAAAAAAAN HAKETTİK BUNU


Kısa bir süre ayrı kaldığım bloğumdan, beni ziyaret ederek birbirinden değerli yorum bırakan tüm dostlara teşekkür ederim.
Maillerimden okuyabildiğim yorumlarınıza cevap yazamadığım için özür dilerim.

Pazartesi, Ekim 20, 2008

ULUSLARARASI ARKADAŞLIK ÖDÜLÜ



"Proximidade Award"''Friendship Around The World Award""DÜNYA ÇAPINDA ARKADAŞLIK ÖDÜLÜ"


Bana bu ödülü gönderen Sevgili BİR DUT MASALI NU-NU' ma ve
Sevgili ZERRİN PASTA EVİ' NE çok çok teşekkür ederim.

Bu ödül aynı zamanda bloğumun 1. yılını doldurmasına denk gelmesinden çok mutlu oldum.
Zincir oluşması için ÖDÜL'ümü seve seve dağıtıyorum.

01- Bana Dair-Berrin

Bir yıldır beni yalnız bırakmayan, okumalarınla yazılarıma destek olan, yorum bırakan ve bırakmayan tüm dostlara gönülden sevgiler.


Cumartesi, Ekim 18, 2008

ŞARKILARIMI GERİ İSTİYORUM


Evet!
Şarkılarımı geri istiyorum. Çocukluk şarkılarımı, çocukluk şiirlerimi.
Hayır!
Kendim için değil, bugünün çocukları için. Çocukla yeşeren, çocukla güzelleşen, çocukla büyüyen şarkıları.

"Küçücükken başucumda bana ninni söylerdin
Sabahları uyanınca beni okşar severdin......

"Daha dün annemizin kollarında yaşarken
Çiçekli bahçemizin yollarında koşarken......

"Küçük Ayşe küçük Ayşe napıyorsun bana söyle
Bebeğime bakıyorum ona ninni söylüyorum......

"Erken yatarım erken kalkarım
Bir yumurtayı sütle çırparım......

"Orda bir köy var uzakta
O köy bizim köyümüzdür
Gitmesekte görmesekte
O köy bizim köyümüzdür......

"Kestane gürgen palamut altı yaprak üstü bulut
Gel sen burda derdi unut orman ne güzel, ne güzel......

"Dağ başını duman almış yürüyelim arkadaşlar
Güneş ufuktan şimdi doğar yürüyelim arkadaşlar......

Sevgi tadında şiirler

"Anneciğim seni ben çiçeklerden yemişten
Sarı saçlı bebekten canımdan çok severim......

Oyun tadında şiirler

"Komşu komşu oğlun geldimi?
Geldi geldi
Ne getirdi
İncik boncuk
Kime kime......

Masal tadında şiirler

"Çocuktum ufacıktım
Top oynadım acıktım
Buldum yerde bir erik
Kaptı bir alageyik
Kaçtı hemen ormana
Bindim bir akdoğana......

Çocuk şarkıları ile büyüyen çocuklar, yarının güvencesidir. Peki kaç çocuk biliyor acaba bu şarkıları?

"Eski şarkılar bunlar" diye düşünülebilinir. Peki yenileri bestelendi mi? Bu tatda, bu çağrışımlarda.
Oldu; Bülent Ortaçgil, Fikret Kızılok. İki büyük müzik devi. Yaptıkları çocuk şarkıları zamana yenik düştü, kıymetini bilmeyen çocuklar arasında kayboldu gitti.

Okullarda halen müzik dersi var mı? Bilmiyorum, gerçekten bilmiyorum. Okula giden çocuğum yok, o nedenle takibim de yok. Ama okullarda müzik dersi olsaydı, çocuklarımız sokaklarda;
"Allah belanı versin" yada " bas gaza aşkım bas gaza" şarkılarını söylemezlerdi.

Fazıl Say " Okullarda müzik eğitimi verilmiyor" dediğinde MEB açıklaması "Türkiye genelinde yedi okula bir müzük öğretmeni düşüyor, Branş öğretmen açığını sınıf öğretmenlerinle kapatmaya çalışıyoruz" karşılığı bazı gerçekleri gösteriyor ki
Okularda müzik dersi yok!

Konservatuvar şan bölümü mezunlarının zorunlu eğitimi olmadığından, ekstralar ve yarışmalar daha cazip olduğundan açığımız bu gidişle daha da büyüyecektir sanırım.

" Hayatta müzik gerekli değildir. Çünkü hayat müziktir"
Mustafa Kemal Atatürk


Yaşamın Kıyısında kimseyi yargılamıyor sadece düşünüyor.

Çarşamba, Ekim 15, 2008

YOKSULLUK

Konu YOKSULLUK olunca düşündürücü dedim.
1- Sefillik, Fakirlik, Sefalet.
2- Verimsizlik, Yetersizlik. (Mecaz anlamda)
Türk Dil Kurumu böyle anlatıyor yoksulluğu.

Bana göre;
Asgari ihtiyaçlarını gelirinle karşılayamayan her insan yoksuldur...

Ülkemiz çok yoksulluk gördü, çok yokluklar yaşadı. İkinci dünya savaşı sırasında ve sonrası yaşanan yoksulluk, şekerin bulunmadığını, çayların üzümle içildiği dönemler anlatılır hep. "Yokluğun, yoksulluğun içinde elimizdekilerinin idaresini bilirdik" derlerdi büyüklerimiz. Belki bu nedenle üzüm ve çayı bulmuş bir ülkeydik.
Evet çok yoksulluk çektik, yokluklar yaşadık.
Sırası geldi kuyruklarda yağ bekledik, tüp bekledik.
Sırası geldi "kalkınmamız için kemerleri sıkın" dediler. Tüketimimizi asgariye indirdik, gereksiz masraflardan kaçındık, senin var benim yok demedik. Paramızı idare etmek zorundaydık.
Yoksul bir ülkeydik, ama! hep birlikte.

Yokluklarımız vardı ama mutluyduk. İnsanlar birbirlerine gülerek bakarlardı. Tebessümün, saygının, insanlığın yoksulluğu olmayan bir ülkeydik biz.

Parmaklarımızla sayacağımız zenginlerimiz vardı bu ülkede. En büyük zenginimiz Vehbi Koç, Arçelik Firması sahibi. Kışlık evindeki buzdolabını değiştirmesi gerektiğinde, eskisini yazlığına taşıyan zenginimiz. (Kızı Suna Kıraç kitabında, varlık içinde varlıkların nasıl kullanıldığını çok güzel anlatmış.)

Yoksullarımız, bugünkü gibi çöplükten yiyecek toplamaz, kömür için belediye kapılarını aşındırmaz, bilmem ne adı altında kurulan derneklerden yardım beklemezdi.
Çünkü yoksul ülkemizde kesilen kurbanlar, zekatlar, fitreler gerçek yerini bulurdu. "Komşu koşunun külüne muhtaç" deyimiyle komşu kapısı bilinirdi.

Kalkınmak için yoksullukla savaşan ülkemiz aynı zaman da çok da zengindi.
Orman, tarla, toprak zenginiydi.
Su, hava, deniz zenginiydi.
Eğitim, kültür zenginiydi.
Bölünmemişti halkımız, sünni, alevi, kürt diye.

Halkımız yokluklarla, yoksullukla savaşarak kalkınmak için çok mücadele etti. Fabrikalarımız oldu, döner sermayelerimiz, tren yollarımız kara yollarımız, tekellerimiz.
Vardı!
Şimdi artık kalkındık. "Herşeyimiz var hamdolsun"
"Artık ülkemiz yoksul değil."

Parası yoksa bile cebinde, gelirinin üç katı, bilmem kaç tane kredi kartı var. Ödeme zorluğu da çekmiyor. Minumum ödenmesi yeterli. Olmadı bir yerde takıldı, olsun! Bir başka bankaya gider, kapısında sorgusuz kredi kartı dağıtılıyor. Yeni bir kredi kartı alır, yeni kredi kartından çek nakiti öde borçlu olduğun bankaya.
Apartman aidatını ödemede zorlanan halkımızın kapısında arabası var. Marketine bile arabasıyla gider, arabanın neyle çalıştığı önemli değildir.
Yabancı sermayeli alışveriş merkezleri, haftanın yedi günü, günün her saatinde tıklım tıklım. Taksitle alışveriş imkanının sınırı yok. Restaurantlarda yer bulunmuyor, yoksul ülke değiliz ki! niye evde yemek kaynatalım.
Moda sıklıkla değiştiği için giysilerimiz de eskimiyor. İhracat fazlası mallar ucuz, dolaplarımız ağzına kadar dolu. İhtiyaç mı? önemli değil bizim için.

Yeni türeyen zenginlerimiz artık sayılmayacak kadar çok.
Yoksullukla savaşarak kalkınmaya çalışan ülkemiz artık zengin. Güçlükle yaptırılan fabrikalarımız, döner sermayelerimiz, yollarımız yeşermeye başladı ve bize dolar olarak geri döndü...
Dış kaynaklara satıp satıp ülkemizi dolara boğuyoruz.
Dolarlarımızı da düğünlerde havalara savuruyoruz.
Topraklarımızı satıp, gökdelenlerle ülkemi güzelliklere kavuşturuyoruz.

Artık ülkemiz yoksul değil, halkımız ülkenin zenginliğinden gözleri kamaşmış, gayri imkanları ile yaşadığını, asgari geçimini geliriyle karşılıyamadığını, yoksulluğunu unutmuş durumda.

Ülkemiz içinde yoksulluk mu var? yoksullarımız mı var? yoksa zengin miyiz?
Ben çözemedim...

Ama başka bir gerçek var ki!
Ülkemiz gerçekte şimdi, çalışmakla kazanılmayacak, parayla alınmayacak yoksulluğun içinde.

Ormanlarımızdan, denizlerimizden, suyumuzdan, yeşilimizden, toprağımızdan, tarlalarımızdan yoksuluz...
Sevgiden, saygıdan, adabı muaşeretten, görgüden, konuşmadan yoksuluz...
Arkadaşlıktan, dostluktan, kardeşlikten, komşuluktan yoksuluz...
Eğitimden, öğretmenden, öğretmen yetiştiren okullardan, Ata'mızın bizlere bıraktığı Cumhuriyetin harcı öğretim birliğinden, kültürden, sanattan, müzikten yoksuluz...

Bizler temel değerleri yok olan bir ülkenin içindeyiz.
Ama!
Farkında değiliz...

Salı, Ekim 14, 2008

15 EKİM' de BLOGLAR ARASI KELİME OYUNU DAVETİ

**
15 Ekim'de Bloglar arası konusu "YOKSULLUK" olan bir kelime ile, düşüncelerin yazıya dökülmesi kararlaştırılmış.

Bana ve benden dolaylı Sevgili yavrum "Geveze kalem" e bir davet geldi.
Ve dostlarıma da duyurmam önerildi.
Bloğuma uğrayan, yorum bırakan ya da bırakmayan tüm dostlara bilgidir.

Kendi adıma ben katılmayı uygun gördüm.

Pazar, Ekim 05, 2008

BAYRAM B İ T T İ!!!



Bir bayramı daha bitirdik.
Tam dokuz gün.
Bizim bildiğimiz bayramlar üç gün olurdu. Nedense son senelerede bayramlar dokuz güne çıktı.
Bayram mı?Tatil mi?
Ne tatili bayram, bal gibi bayram işte.
Bir ay tutulan orucun hıncını çıkarmak istercesine yedik, içtik.
Dokuz gün çalışmamanın zevki ile gezdik, eğlendik.
Deyim yerindeyse, vur patlasın, çal oynasın bayram yaptık.

Dünyada yer yerinden oynuyor, dokunmayın bayramdayız. Ekonomi battı batacak, bayramdayız sonra düşünürüz.
Lunaparklar, dönme dolaplar, bozulanlar, korku saçanlar. Bayramdayız şimdi, biri bozuksa başka lunaparklar da var!
Altınova yerlebir olmuş, kardeş kardeşi vuruyor. Camlar kırılıyor, canlar yanıyor. Sebep yüksek sesle müzik dinlemek. Hani bayramdaydık!

Bir askerimiz daha şehit. Sus karıştırma şimdi bayram.
Yollar kan revan içinde, tatile yetişme telaşı. Trafik canavarı bayram yapmıyor, can alıyor. Allah korusun, ama bayram, gitmeyelim mi?

Elektrik, doğalgaz zamlandı.
Bayramdayız şimdi, şunun şurasında bayram yapıyoruz. Hem daha kara kış da gelmedi.
Bayram öncesi çılgınca yapılan alışveriş ceplerimizi boşalttı. Ekonomiye katkı! Sonra düşünürüz şimdi bayram.
6 Ekim İstanbul'un kurtuluşu. Kim kurtulmuş! Haa tatil mi yoksa. Sadece okullarmı? Tüh be, olsun çocuklarımız bir gün tatil ya. Hem okuyupta ne olucak ki? Tatil iyi, anneler bir gün daha rahat.

Ulusca severiz tatili, Meclis bile 2.5 ay tatilden sonra 1 Ekim de açıldı. Ama tatile denk geldi, ne yazık ki! Bayram tatili hem de.

YA BU GÜNDE BAYRAMDAYIZ diyebilecekmiyiz?
Gencecik fidanları toprağa verirken, kim susturabilecek alev alev yanan yürekleri?
Onbeş eve giren, bir ömür boyu sönmeyecek ateşi görmezden gelebilecekmiyiz?
Anaların ağıtlarını, babaların gözyaşlarını, eşlerin feryatlarını, çocukların hıçkırmalarını yok sayabilecekmiyiz?
Bugün bayram değil. Bugün acı var, dün de olduğu gibi. İyileşmeyecek yaralar açan acılar.

ŞEHİTLERİMİZE RAHMET, ACILI AİLELERE SABIR dilemekten başka birşey gelmiyor elimden ne yazık ki!

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...