Pazartesi, Mayıs 18, 2009

GÜLE GÜLE KOCA YÜREK GÜLE GÜLE EN GÜZEL KARDELEN

HUZUR İÇİNDE UYU
Yakalandığı amansız hastalıkla mücaadelesi, yaşamı boyunca gönül verdiği çağdaş yaşama emek mücaadelesi son bulan TÜRKAN ANA
"nur içinde yat."
""Saylan, kız öğrenci sayısının 36 binden 100 bine çıkarılmasını, Türkiye’deki her köye bir okul yapılmasını ve her kasabada kız öğrenci yurdu yapılmasını istedi.""


Bıraktığın mirasa saygı, değerli vasiyetine coşkuyla sahip çıkacağız...

Pazar, Mayıs 10, 2009

A N N E M E

Annelere adanan bu güzel ve anlamlı günde tüm kadınlarımızın, blog dostlarımın, canım yavrularımın anneler günü kutlu olsun...
"Bu genç kadın benim annemdi
Tanıyıp arkadaş olmaya fırsat bulamadığım
Sevgisine, anne demeye doyamadığım
Gittiği için yıllarca kızdığım
Yattığı yerde huzur bulsun diye
Her gün Allaha yalvardığım
ANNEM"
Demiştim,
Bunları yazarken ağlıyordum annem
Ben dün de ağlamıştım ve yarın da ağlayacağım
Kızgınlığım, kırılganlığım saklı gözyaşlarımın içinde
Tüm acılarım için gözyaşlarım tükendi de
Bir tek senin için tükenmiyor annem
Bizi terkedişinin çaresizliğine
Kızmıyorum artık gittiğin için de
Güçsüzlüğün için de
Anılara döndüm yüzümü çok zamandır
Avunmalara sığındım, yokluğuna alıştım
Göremesemde seni her elimi uzattığımda
Varlığın vardı yanımda annem
Hani bir okul çıkışı, yetişemediğim bir vapur
İkinci vapurda iskelede görmüştüm seni
Merak ve heyecan gözlerine gizlenmişti ya
Sonra ben yıllarca vapur kaçırdım
İskelede yine beni beklersin diye annem
Yokluğunu hiç kabul etmedim, gidişindeki sessizliği
Pirinç karyolanın ucunda, yıllarca bekleyen geceliğin
Bir daha şarkılarını duyamamak, merdivende ki ayak seslerini
Dikiş makinanın gıcırtısı, ismime seslenişini
Senle birlikte tadını kaybeden un kurabiyeleri
Kısacıktı beraberliğimiz, anne nedir bilemedim
Anne diye seslenenleri hep acıyla izlerdim
Senin yokluğun bedenimde bir bütün oldu
Ben hep o bütünlüğe gizlendim annem
Ben artık acıyı sildim, sevgiye serdim yüreğimi
Sen güçsüzlüğü tercih edip, gücünün mirasınla
Anne oldum, ananne oldum görüyorsun belki annem
O güç ki bana bıraktığın
Ben yaşlanmayı seçtim annem
Gitme demiştim o gün sana gitme anne
Kardeşlerim çok küçük daha öksüzlüğe terketme
Son buruk gülüşün olmuştu "çok güçsüzüm" dü sözlerin
Kararını vermiştin gidecektin
Herkez ölümü yakıştıramazken kendine
Sen kendine yaşlanmayı yakıştıramadın annem
Şimdi tek bir gül toprağının üzerinde
Ak düşmemiş saçlarına, çizgisiz güzel yüzüne
Kırışmamış ellerinle
Sanki seninle yarışıyor annem.......

Pazar, Mayıs 03, 2009

ANNELER GÜNÜ Ö Z E L

Renkli tasarımlar

Geveze kalem'im, Renkli tasarımlar'ım, sevgili yavrum, canım kızım duygularımı kontrol edemediğim bir mutluluk tattırdı bana.

Az evvel aldığım bir mail'le bir hafta evvel kutladığı anneler günümü ve hediyemi "bize özel" bir anneler günü olarak verdi.
Seni ve bana tatdırdıklarını çok seviyorum yavrum. İyi ki senin annenim ve iyi ki varsın.

Ellerine sağlık yavrum, tüm tasarımların bana çok özel ve seninle iftihar ediyorum.

Cumartesi, Mayıs 02, 2009

SONUN BAŞLANGICI


Kelimelerin tükendiği yerdeyim. Yazmak istiyorum ama doğru kelimeleri bulamıyorum. Blog açarken profilimdeki gibi "içimden ne geliyorsa yazmak" dı amacım, yazdım da. Ama doğru, ama yalnış yazdım! Şimdi yazamıyorum, yazmak için karmakarışık olan içimden geçenleri ayırmam gerek. Düşüncelerim, duygularım, yapmak istediklerim ile yapılması gerekenler o kadar birbirinin içine geçmiş ki!

Ben bir edebiyatcı değilim, sözcükleri sıralayamam, akıcı dil kullanamam. İmgelerim sadece hissettiklerimdir. Edebiyata gönül verseydim daha iyi olurdu diye düşünmüşümdür çoğu kez. O zaman hayal kurar ufkumu genişletebilirdim, belki hikaye, roman yazardım. Zaman zaman gerçeği görmezlikten gelir, ruhumu, bedenimi dinlendirirdim. Yeni açmış taze çiçeklerin, koparılmış vazolarda solmasını yada ayaklar altında çiğnenmesini düşünmeden, solana kadar verdiği güzelliklerle mutlu olurdum. Çok sevdiğim yağmurun, toprak kokusunu içime çekerken, "acaba kimler zarar görüyor bu yağıştan" demez huzur bulurdum. Benim olan herşeyin aslında benim olmadığını, benim olan sadece yaptıklarım olduğunu hesaplamazdım.

Bu satırlar asla edebiyatcılarımızı yargılamak gibi algılanmasın, onlara saygım ve sevgim sonsuzdur. Kendi kendimedir sitemim, edebiyatı çok sevmekle birlikte, sadece okumaktan ileri gidememek, içinde yoğrulamamaktır şikayetim. Zaman hesabı yaparken kaçırdığım güzellikleri yaşayamamaktır üzüntüm.

Ben matematiğe gönül vermiştim, rakkamları çok sevmiş, hesapların içine saklanan bilmeceleri çözmekle mutlu olmuştum. "Muş" diyorum, çünkü şimdi öyle düşünmüyorum, ama yapacak birşey yok. Ben bir hesap insanıyım ve öyle kalacağım.
"Can çıkar, huy çıkmaz" misali orjinalin neyse odur! "Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir" ya.

Ben kendime yaşamdan bir denklem kurdum. Saatleri, ziyan olmasın diye çalışmalarla topladım. Doğrulardan yanlışları çıkardım. İstediklerimle, olanların arasındaki farkı kar/zarar kaydettim. Sevgiyi huzurla çarptım, acılarımı sevinçlerime böldüm. Haksızlığı bilinçsizlikle eşitledim.

Keşke'leri, pişmanlıkları amortisman ayırarak yok ettim. Ah! vah! demedim. "Yaşanması gerekiyordu yaşandı" felsefesini kayda aldım. Kaderci olmadım ama çizilen yoldan ayrılmanın imkansızlığını kaydettim.
Söyleyecek sözlerimin "kimseyi kırmamak adına" hesabını yaparken, konuşmakta bocalandım. Duyduklarımı, yaşadıklarımı hesap terazisinde tarttım. Kendimi bildiğim gibi değilde, karşıdan nasıl göründüğümü çözmek ise "havuz" problemi gibi olduğundan hep yoruldum.

Tek hesabını yapmadığım sonun başlangıcı' ydı. Çünkü kaçınılmaz sonun başlangıcı artık nefes almamak yani ölümdür, onun yılı, saati vakti yoktur. Bir tek onun hesabı yapılamazın da hesabını yaptım.

Ama içinde yaşarken, asla anlaşılamayan nokta misali, yaşamımız, karşımıza çıkan sonun başlangıçları ile doludur. Ve bu noktacıklar yaşamımızı yönetmektedirler. Bizim ama bize ait olmayan yaşamımızı!

Kelimelerin tükendiği yerde ve bir sonun başlangıcındayım şimdi!!!

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...