Çarşamba, Ekim 15, 2008

YOKSULLUK

Konu YOKSULLUK olunca düşündürücü dedim.
1- Sefillik, Fakirlik, Sefalet.
2- Verimsizlik, Yetersizlik. (Mecaz anlamda)
Türk Dil Kurumu böyle anlatıyor yoksulluğu.

Bana göre;
Asgari ihtiyaçlarını gelirinle karşılayamayan her insan yoksuldur...

Ülkemiz çok yoksulluk gördü, çok yokluklar yaşadı. İkinci dünya savaşı sırasında ve sonrası yaşanan yoksulluk, şekerin bulunmadığını, çayların üzümle içildiği dönemler anlatılır hep. "Yokluğun, yoksulluğun içinde elimizdekilerinin idaresini bilirdik" derlerdi büyüklerimiz. Belki bu nedenle üzüm ve çayı bulmuş bir ülkeydik.
Evet çok yoksulluk çektik, yokluklar yaşadık.
Sırası geldi kuyruklarda yağ bekledik, tüp bekledik.
Sırası geldi "kalkınmamız için kemerleri sıkın" dediler. Tüketimimizi asgariye indirdik, gereksiz masraflardan kaçındık, senin var benim yok demedik. Paramızı idare etmek zorundaydık.
Yoksul bir ülkeydik, ama! hep birlikte.

Yokluklarımız vardı ama mutluyduk. İnsanlar birbirlerine gülerek bakarlardı. Tebessümün, saygının, insanlığın yoksulluğu olmayan bir ülkeydik biz.

Parmaklarımızla sayacağımız zenginlerimiz vardı bu ülkede. En büyük zenginimiz Vehbi Koç, Arçelik Firması sahibi. Kışlık evindeki buzdolabını değiştirmesi gerektiğinde, eskisini yazlığına taşıyan zenginimiz. (Kızı Suna Kıraç kitabında, varlık içinde varlıkların nasıl kullanıldığını çok güzel anlatmış.)

Yoksullarımız, bugünkü gibi çöplükten yiyecek toplamaz, kömür için belediye kapılarını aşındırmaz, bilmem ne adı altında kurulan derneklerden yardım beklemezdi.
Çünkü yoksul ülkemizde kesilen kurbanlar, zekatlar, fitreler gerçek yerini bulurdu. "Komşu koşunun külüne muhtaç" deyimiyle komşu kapısı bilinirdi.

Kalkınmak için yoksullukla savaşan ülkemiz aynı zaman da çok da zengindi.
Orman, tarla, toprak zenginiydi.
Su, hava, deniz zenginiydi.
Eğitim, kültür zenginiydi.
Bölünmemişti halkımız, sünni, alevi, kürt diye.

Halkımız yokluklarla, yoksullukla savaşarak kalkınmak için çok mücadele etti. Fabrikalarımız oldu, döner sermayelerimiz, tren yollarımız kara yollarımız, tekellerimiz.
Vardı!
Şimdi artık kalkındık. "Herşeyimiz var hamdolsun"
"Artık ülkemiz yoksul değil."

Parası yoksa bile cebinde, gelirinin üç katı, bilmem kaç tane kredi kartı var. Ödeme zorluğu da çekmiyor. Minumum ödenmesi yeterli. Olmadı bir yerde takıldı, olsun! Bir başka bankaya gider, kapısında sorgusuz kredi kartı dağıtılıyor. Yeni bir kredi kartı alır, yeni kredi kartından çek nakiti öde borçlu olduğun bankaya.
Apartman aidatını ödemede zorlanan halkımızın kapısında arabası var. Marketine bile arabasıyla gider, arabanın neyle çalıştığı önemli değildir.
Yabancı sermayeli alışveriş merkezleri, haftanın yedi günü, günün her saatinde tıklım tıklım. Taksitle alışveriş imkanının sınırı yok. Restaurantlarda yer bulunmuyor, yoksul ülke değiliz ki! niye evde yemek kaynatalım.
Moda sıklıkla değiştiği için giysilerimiz de eskimiyor. İhracat fazlası mallar ucuz, dolaplarımız ağzına kadar dolu. İhtiyaç mı? önemli değil bizim için.

Yeni türeyen zenginlerimiz artık sayılmayacak kadar çok.
Yoksullukla savaşarak kalkınmaya çalışan ülkemiz artık zengin. Güçlükle yaptırılan fabrikalarımız, döner sermayelerimiz, yollarımız yeşermeye başladı ve bize dolar olarak geri döndü...
Dış kaynaklara satıp satıp ülkemizi dolara boğuyoruz.
Dolarlarımızı da düğünlerde havalara savuruyoruz.
Topraklarımızı satıp, gökdelenlerle ülkemi güzelliklere kavuşturuyoruz.

Artık ülkemiz yoksul değil, halkımız ülkenin zenginliğinden gözleri kamaşmış, gayri imkanları ile yaşadığını, asgari geçimini geliriyle karşılıyamadığını, yoksulluğunu unutmuş durumda.

Ülkemiz içinde yoksulluk mu var? yoksullarımız mı var? yoksa zengin miyiz?
Ben çözemedim...

Ama başka bir gerçek var ki!
Ülkemiz gerçekte şimdi, çalışmakla kazanılmayacak, parayla alınmayacak yoksulluğun içinde.

Ormanlarımızdan, denizlerimizden, suyumuzdan, yeşilimizden, toprağımızdan, tarlalarımızdan yoksuluz...
Sevgiden, saygıdan, adabı muaşeretten, görgüden, konuşmadan yoksuluz...
Arkadaşlıktan, dostluktan, kardeşlikten, komşuluktan yoksuluz...
Eğitimden, öğretmenden, öğretmen yetiştiren okullardan, Ata'mızın bizlere bıraktığı Cumhuriyetin harcı öğretim birliğinden, kültürden, sanattan, müzikten yoksuluz...

Bizler temel değerleri yok olan bir ülkenin içindeyiz.
Ama!
Farkında değiliz...

12 yorum:

NuR dedi ki...

Sevgili Nur, aynen dediğin gibi, sen çok naif anlatmışsın, ahhh içimden geçenleri yüksek sesle söylesem, amanın yazsam... yook ben susayım, yazmıyayım.
Geçmiş dönemlerin tüm lüksleri ihtiyaç, ihtiyaçları lüks haline geldi. Beşeri ilişkilerimizi (komşuluk, dostluk) bitirdik, ama çok şükür artık pek çoğumuz psikiyatrlarla halleşir olduk. Allah iyiliğimizi versin
Sevgiyle kal

Geveze Kalem dedi ki...

Haklısın anne, "Hamdolsun" günleri içinde, bollukla, bereketle yaşıyoruz işte! Daha ne isteriz ki?

Ağzına, kalemine, "üslubuna" sağlık...

Zerrin Pasta Evi dedi ki...

Söylenecek her şeyi çok güzel yazmışınız.

Her yer güllük,gülüstanlık gibi gösteriliyor.

Kaleminize sağlık...

Sevgiler...

Sanem dedi ki...

Seni okumayalı uzun zaman olmuş. Özlemişim. Bir çırpıda telafi ettim. Ellerine sağlık Yaşamın Kıyısında. Sayende ne güzel dile gelmiş herşey. Sevgilerimle...

Haccecan dedi ki...

Yoksulluk için yazdıklarınıza bayıldım Nur ablacığım... Bende bir şeyler karaladım. Sizin kadar geniş bakamamışım olaya... İyiki varsınız, sizden öğreneceğim çok şeyler var...

Mehtap dedi ki...

Yüreğinize sağlık Nur ablacığım, ben bugün birşeyler yazmaya çalışacağım.Bende başlığımı Yoksulluk m? Hani nerede? diye taslak halinde akşam hazırlamıştım.Gördüğünüz gibi benimde düşüncelerime tercüman olmuşsunuz..Benim yazacağım şeyler de bu konu ile ilgili.Maalesef bende ülkemi yokluk içinde varlıklı yaşayan bir toplum olarak görüyorum.Bu da bizim insanlığımızı,manevi değerlerimizi yok etti.yüreğinize,ellerinize sağlık.Sevgiyle ve sağlıkla kalınız.

[ fiкяiмiи iиcє güℓü ] dedi ki...

Harika, harika, harika... Bu kadar güzel anlatılabilirdi ancak.

Sanayağı kuyruğunda sıra bana geldiğinde yüzüme kapanan o küçük pencereyi getirdiniz aklıma. Eve gidip "bitti anneciğim" diye ağladığımda, annemin bana sarılmasını "senin bir damla gözyaşına değer mi" diye sarılmasını ve o günlerin gerçek anlamda zengin olduğumuz günler olduğunu hatırlattınız.

Gençlerin pırıl pırıl, yaşlıların nur yüzlü, çocukların gerçekten çocuk olduğu... Bayramlık ayakkabılar için mutlu olunan, gezmelik kıyafetlerin özenle saklandığı, elbiselerin iki yıkamadan sonra atılmadığı dönemleri yeniden yaşattınız.

Ellerinize sağlık...
Sevgiyle ve saygıyla...

sufi dedi ki...

Sevgili Nur dost;
Nezamandır sesini duyamaz olmuştum yoksa yeni gelecek yolcuyla mı ilgileniyorsun diye düşündüm.Blog alemi sensiz olmuyor bana göre.Sen olmayınca benim ne işim var diye düşünüyorum zaman zaman.Yazında yoksullukla ilgili herşeyi söylemişsin, geriye söz kalmamış bence.Yamalı çoraplar giydiğimiz çok bir zaman olmadı, ya şimdi müsriflik alemde dağ gibi büyüdü önce bunun çaresine bakmamız gerek.Sevgilerimle, mutlu günlerde buluşmak dileğiyle.

cinar dedi ki...

Çok haklısınız. Zengin-yoksul her zaman olacak. Ama eskiden paylaşım vardı, güven vardı. Artık o yok. Elinde olan, olmayanla paylaşmayınca zengin-yoksul arasındaki uçurum gittikçe büyüyor.
kurbanın anlamı nedir mesela? eti, normalde alamayana dağıtmak. ama şimdilerde gördüğüm kadarıyla belki azıcık bir bölümünü eşe dosta (ihtiyacı olana değil) verdikten sonra gerisini buzluğa atmak kurban kesmek oldu.

yine de her şeyin çözümünün eğitim olduğunu düşünüyorum. sadece okul eğitimi değil elbette. üniversite mezunu olup da işsiz, dolayısıyla parasız olan bir sürü insan var. ama ne bileyim, parti ya da tanıdık kadrolaşması falan olmasa, gerçekten hakedenler girerdi belki de işlere.

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Sevgili blog dostlarım,
Düşüncelerime ortak olduğunuzu biliyorum, çok teşekkür ederim.
Gören göz kılavuz istemez derler ya!
görenlerin çaresizliği,
görmeyenlerin vurdumduymazlığı.
İste zamanımız bu.
Hepinize sevgiler...

etki alanı dedi ki...

Tokat gibi bir gerçek!
Unutmuşuz içinde bulunduğumuz aczi...
Sırala deseler aklımıza gelmez...
Geçmiş ve şimdiki zamanın analizi ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi...
Dağılan aklım toparlandı Nur hanım...
Sağolun...
TüTü

Bir Dut Masalı - nUnU dedi ki...

her cümlen balyoz gibi çakıldı yüreğime nurcuğumm.
kocaman düğümler var boğazımda, astın üst olmadığı, üstün ast olmadığı bir düzen mümkün değil artıkkk.. :((((
sap- saman karışmış,ama siz DÜN VE BUGÜNÜ HARKULADE ÖZET GEÇMİŞSİNİZ.
BU YÜREK ÖPÜLMEZDE NE YAPILIR Kİ ???
VAROLLLLL NURCUM.

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...