
Dizi izlemede birinciyim.
Desem, yok o kadar da değil bu kadarı da kendime haksızlık olur.
Ama "Yok ben dizi izlemem belgesel izlerim." edebiyatı yapanlardan da değilim. Belgesel de izliyoruz, dizi de...
Belgeselleri döndür döndür izledik; atom moleküllerini ayırdık, ormana daldık ağaç ev yaptık, safariye çıktık, o muhteşem denizin altındaki dünyaya daldık, hayvan dostlarımızın karınlarını doyurma mücaadelesine tanıklık ettik, neşeli ayaklara hayran kaldık...
Belgeselleri döndür döndür izledik; atom moleküllerini ayırdık, ormana daldık ağaç ev yaptık, safariye çıktık, o muhteşem denizin altındaki dünyaya daldık, hayvan dostlarımızın karınlarını doyurma mücaadelesine tanıklık ettik, neşeli ayaklara hayran kaldık...
Nereye kadar!
Onların yaşamlarında değişen bir şey yok, onlar halen olduğu gibi doğallıklarını koruyorlar. Değişen bizleriz!!!
Kendime yüzlerce diziden hafta içine ait beş günlük dizi ayırdım, seçmece yani. Devam eden yada yeni başlayan, farketmiyor, akşam oturmalarımda beni iki saat oyalıyor ya! hem elişi yapıp hem seyretmek zaman kazancına dönüşüyor. Diziler aslında üç saat de bunun bir saati geçen haftanın özeti (!) şimdi şöyle; dizi iki saat sürüyor bunun bir saati reklam geriye kalanı seyre sunulan görsel. Efenim özet ise dizinin tamamı oluyor böylece. Aradan çıkartılan bakışmalar, yürüyüşler özette yer almıyor ve böylece bir hafta önce yada bir hafta sonra özet veya yeni bölüm sadece haftanın değişimi oluyor. Tamam biraz karışık ama matematiğe vurduğumuzdaki tablo bu.
Hafta sonları dizi izlememe kararım sadece dinlence, bunu yedi güne çıkartırsam fazla çalışmayan kafam iyicene karışır korkusundan. Eşimin ise sadece tek dizisi var onuda ben seyretmiyorum çünkü Behzat Ç dizisi benim dizi izleme tatil günüme denk geliyor.
Herkesin izlediği benim izlemediğim tek dizi bu sanırım. Onun haricinde gezi programlarını vaktim nisbetinde kaçırmamaya çalışıyorum.
F.Türkmenoğlu'nun "Hayat Gezince Güzel" hepimizin blog dostu Tijen'cimin "Tak Sepeti koluna" T.Talipoğlu'nun "Bir Yol Hikayesi" M.Savaş'ın "Dolu Dolu Anadolu" ve V.Milor'un "Lezzet Durakları" çoook çok sevdiğim programlar ve neredeyse görsellikleri ile gezmiş kadar oluyorum.
Sonrasında Haberler, oturumlar... En sıkıcı olanları.
Bu arada reklam görselliğine yüz vermesem de alımlardaki katkımla kendimi affettiriyorum.
Sanki tüm günüm TV karşısında geçiriyormuş gibi bir yazı oldu ama değil tabi ki! Bu da kendime haksızlık olur:)
Buraya nereden geldik?
Hürrem'den
Saygı duyduğum değerli Meral Okay'ın "Muhreşem Yüzyıl" seneryosu bire bir tarih değil, bunu defalarca kendiside söyledi. Tarihten alınan ana tema üzerine kurgularla zenginleştirilmiş ve görselliğiyle gerçekten seyretmeye değer bir dizi. Ama yönetmene dönersek bayma noktasına getirmeye var gücüyle çalışıyor diyebilirim. Zaten diziler 13 bölümü bir seferde çekildiği için hızla ilerliyor, ilk 13 bölümü hızla ve zevkle izletiliyor da sonrası hafta atlatılmasına, saat doldurulmasına gidiliyor. Bu haftaki Muhteşem Yüzyıl'da dakikalarca havai fişek gösterisi ve Sümbül'ün oryantal sergilemesi gibi.
Bu arada ne muhteşem bir yüzyılmış ki! kadınlar hiç yaşlanmıyor ve hatta gittikçe güzelleşiyorlarmış ama çocuklar bu arada hızla büyüyorlarmış:))
Bu arada ne muhteşem bir yüzyılmış ki! kadınlar hiç yaşlanmıyor ve hatta gittikçe güzelleşiyorlarmış ama çocuklar bu arada hızla büyüyorlarmış:))
Neyse efendim, söz Hürrem'den açılmışken aklımdakileride ekliyiverim. Hürrem Sultan Meryem Uzerli kadar güzel ve yapılı bir sultan değilmiş, aksine ufak tefekmiş. Ayna ve mücevhere değil kitaba ilgi duyarmış. Sarayda ne kadar kitap varsa okumuş doymamış ve Avrupa'dan kitap getirtirmiş. Çok akıllı, Sultan Süleyman'a çok aşık ve çocuklarına çok bağlıymış. Sultan Süleyman'ın devlet işlerine yardım eder ve Sultanı da onun aklına çok güvenirmiş. Damat İbrahim Paşa'nın gerçek yüzünü geç de olsa ortaya çıkartan da oymuş...
Tarihçilerin ve yazarların aktarmalarıyla.
Bekliyorum bakalım bu akşamki dizimde ne dolaplar dönecek:)