Sevgili arkadaşım,
Bu hafta...........
Bu hafta...........
Böyle başlardım hatıra defterime "sevgili günlük" diye hiç yazmadım. Cuma günleri, gündüz bir yada iki arkadaşıma hatıra yazdırır, akşamında da haftanın içime konuk olan satırlarını dökerdim satırlara...
Sekiz dokuz yaşlarındayım, okulda hatıra defteri modası yeni yeni başlamış, önce kızları, sonrasında erkekleri bile sarmıştı, önümüzdeki günlere yada aylara, yıllara taşıyacağımız yazımız, yazılarımız...
"Suların içinde yüzen çiçekler, yeşil yeşil uzun yapraklar, dallar. Birbirinin içinden geçen bir sürü kırmızılı çiçek" Hatırladığım kadarıyla böyle karışık çiçekli bir hatıra defterim vardı. Adını "Nilüfer" koymuştum. Belki su içinde yüzen çiçeklerindendi, tam hatırlıyamıyorum şimdi. Semtimizin tek kırtasiyecisi olan Kemal Amca'dan almıştım. "Kemal amca" tüm okulun tek kırtasiyecisi ve Kemal amcasıydı.
Kilitliydi defterim, anahtarı vardı ve defterin arkasında alt sağ köşede bir üçkeni vardı, anahtarı koymak için. Yazacaklarımı yazar, sonra kilitler, emniyete alıcasına anahtarını saklardım arka cebine!
İlk aldığımda ilk sayfasını babama yazdırmıştım. Babam beni kırmamış, sayfa kenarları çiçeklerle dolu defterimin en altına yazmıştı. İki satır yazıydı, "anne gibi yar olmaz, bağdat gibi diyar olmaz" demişti. Sanki o yıllarda ileride annesiz kalacağımı bilir gibi. " Niye en alta yazdın" dediğimde, ilk satırlar temiz kalsın, temiz gitsin bu defter" demişti. Canım babam...
Arkadaşlarımın, kimim olduğunu hatırlıyamadığım yazıları. Bu gün aklımda kalanlar çok az. Belki de yıllarca aynı hatıra defterlerine yazılan tekerlemeler olduğu içindir kimbilir!
"Sepet sepet yumurta, sakın beni unutma, unutursan küserim, gül yüzünden öperim"
"Çiçek bahçesine girdim, en güzeli seni seçtim"
"Hatırlarsan birgün beni, çok severdim ben seni"
Ve daha unuttuğum bir çok çocuk tekerlemeleri.
"Büyük halama çok kızıyorum, sanki ben küçük çocuğum niye .........'nin (torununun) doğan kardeş dergisini okurken kızdı bana, yırtarmıyım ben hiç, okumak için aldım. Elimden çekmesine de çok kızdım. Ama babama söylemem, onun ablası çünkü."
"Bir daha büyük halamlara gitmeyecem, odasındaki halının tüylerini ........'le(torunu) bana parmaklarımızla toplatmasını hiç sevmiyorum."
"Küçük halamlar geldi çok sevindim ama bizde kalmazlar yine. Öff niye bizim çok odamız yok."
Belki çocuk aklıma ve derine yer eden bu yazdıklarımı hiç unutamıyorum....
Ne oldu o defterime bilemiyorum...
Şimdi çok teknolojik bir defterim var, anahtarı da ön cebinde, tüm dostlara açık, tüm sevenlerimle buluştuğum.
İşte böyle sevgili arkadaşım,
Bu haftanın analizini yazmaya başlarken, günlerden cuma olması mı? yoksa özlemlerimin, elime geçen ufak bir hatıra ile canlanması mı beni bu satırlara yönelten bilemiyorum...
Bu haftanın analizini yazmaya başlarken, günlerden cuma olması mı? yoksa özlemlerimin, elime geçen ufak bir hatıra ile canlanması mı beni bu satırlara yönelten bilemiyorum...
Hem çok verimli hem de çok verimsiz bir hafta geçirdim.
Verimsizdi; yapmayı planladığım yarım kalmış işlere dokunamadım bile. İnternete giremedim, şöyle yanından geçerek bir iki uğradım. Havalar güzel gidiyor gibiydi, torun, torba bir devrialem yaparız düşüncesindeydim, ona da havalar müsaade etmedi. İşte arkadaşım hafta bitti, halen oyuncak torbası yarım, banyo havluluğu yarım ve saçlarım daha kesime ve boyaya uğrayamadı...
Buna karşın gerçekten verimli bir haftaydı;
Kitabımı bitirdim; "Yıllara mı çarptı hızımız"
İsmet Kür'e bir kere daha hayran oldum. 93 yaşındaki T.Cumhuriyeti'nin ilk edebiyat öğretmenlerinden biri olan bu değerli insana hayran olmamak elde değil. Belki yeni nesilin aradığını bulamayacak bir kitap ama ben çok şey buldum.
Eskiyen yılları yamasız dile getiren bir anlatım. Ve geçmiş! geçmiş sadece yazarın değil hepimizin geçmişi.
"" Türkiye'de yirminci yüzyılın son yarısından itibaren doğmuş olanların tanıyamadıkları güzelliklerin çokluğu düşünüldüğünde, çiçeklerden, meyvelerden ötürü hayıflanmak abes görülebilir kimilerine. Ne ki bizi biz, yaşamı yaşam yapan, yaşanır yapan şeyler aslında, birbirini öylesine tamamlayan parçacıklardır ki, o parçacıklardan, değil böyle birçoğunun, birinin bile yitip gitmesi, bütün'ün bozulmaya başlaması demektir"" diyor, çok değerli öğretmenim...
Tiyatroya gittim; "Evlilikte ufak tefek cinayetler"
Haluk Bilginer, Vahide Gördüm. İki kişilik muhteşem sanat şöleni. Oyun güzelmiydi? güzeldi! Ama sanat muhteşemdi. Haluk Bilginer oynamıyor, hareketleri ve mimikleri ile yaşıyordu sanki. Kızımın yılbaşı hediyesi. Aralık sonlarında, ancak Mart'ın sonlarına bilet bulunabilen kapalı gişe bir oyun.
Çoktandır ihmal ettiğimiz tiyatro, bu yüzden çok mutluyum...
Ve bir filim; "Üç maymun"
Karanlık ve kasvetli bir filim.
Küçük zaafların büyük yalanlara dönüşerek parçaladığı bir ailenin gerçeği örtbas ederek her şeye rağmen bir arada kalma çabası.
Filmin ana teması çok anlamlı, ama ana temaya ulaşan yol çok sıkıcı. Oskara aday gösterildi ve bir çok ödül aldı. Sanırım oyuncuların çabasıydı...
Yaşamın kıyısında der ki!
Biten bir haftaya bakınca, sessizlikte örgü örerken iki şişin birbirine değmesiye çıkardığı sesin, saatin tiktaklarıyla yarışan huzurunu buldum...
Biten bir haftaya bakınca, sessizlikte örgü örerken iki şişin birbirine değmesiye çıkardığı sesin, saatin tiktaklarıyla yarışan huzurunu buldum...
19 yorum:
Can Dostum;
Sabah sabah ta ilkokul ortaokul lise çağlarıma götürdün beni.Zamanda yolculuk diye buna derler herhalde.Hatıra defterleri tuttuğumuz dönemlere.Lise çağlarımda o defterimin adı "beni yaratanlar" olmuştu.Önce kişiler hakkında ben yazıyordum, sonra o kişinin benim hakkımda düşündüklerini yazmasını istiyordum.Edebi bir kitap gibi olmuştu ve hala saklıyorum.Beni yaratanlara da seninkilere de selam olsun.
Kesilen koparılan çiçeklerden meyve ağaçlarından dolayı hayflanmamız meselesine gelince; yeni nesil yine de çok duyarlı derim ben."Limon ağaçlı eski ev satılıktır" yazıma gelen yorumlardan bunu anladım.Ağaçlar tek kesilmesin diye gelen önerilerden mutlu oldum.Birzamanlar ortanca oğlum söğüt ağacının yapraklarını koparıp koparıp çiğneyip atıyordu:" Ben de senin kıllarını koparıp atsam ne yaparsın " demiştim.O olmuştu, bir daha asla öyle birşey yapmadı.Belki de eğitimle ilgili gençliğin vurdumduymaz tavrı.Saatin tiktaklarındaki ve şişlerin çıtçıtlarında huzura doğru sevgiyle kal canım.Dilek.
Bende yazınızı okuduktan sonra ilkokulda aldığım , bu gün hala sakladığım hatıra defterimi açıp okudum.
Uzun zamandır görmediğim arkadaşlarımın yazılarını, sizin yazdığınız gibi birbirinin aynı olan tekerlemeleri
ve maalesef babamın boş sayfasınız (nedense ona yazdıramamışım)
velhasıl
taa eskilere gittim.
Bir komşumun dediği gibi hayat devam ederken boş durmayalım diye Allah bize uğraşlar vermiş.
Ama biz bu uğraşlara kendimizi o kadar kaptırıyoruz ki onları hiç bırakmayacakmışız gibi geliyor.
Aslında bence yapacağımız tek şey var . Huzuru nerede bulursak orada durmak; tıpkı sizin gibi
İster şişlerin tıkırtısında, ister saatin tiktaklarında ama ne olursa olsun Huzurla....
güzel bir haftasonu geçirmeniz dileğiyle
sevgiler
Üç maymun..........
Sakın karanlık ve kasvetli değil...
Sessizliğin içinden çıkan bir çığlık gibi.
Konuşaların işgalindeki bir dünyada sesleri kaldırdığımızda asıl konuşmaları duymak..
Gıcırdayan yerleri, buzlu camların serzenişini.
Bilip de bilemzlikten gelmek, kıyamamak..
Suçun outlerleri artık evlerimiz..
Kurgu çok güzel.
Senoryanun eksikleri olduğu doğrudur, yer yer zayıf kaldığı yerler..
Ama bir çocuğun ölümünün ardından dağılan bir ailenin mimiksel yaşamı ancak bu kadar anlatılırdı..
Ve Nuri Bilge Ceylan! Yalnız ve güzel ülkeme derken bu ıssızlığı anlatmıştı..............
Güzel bir gün olsun
Gözlerimi siliyorum yaşam guru'm.
Bu içten, sıcacık her yere dokunan kelimeler topluluğunuın kalbimde yarattığı duygu anını yaşıyorum.Ne güzeldi değil mi o defterler.Şimdi günlüklerimiz bir tık uzakta.Yazım çok güzeldi benim; az çekmedim yazımın güzelliğinden, not defterleri hep bana tuttururlurdu dönem sonlarında.Yazımın güzelliğini bilen öğretmenlerim 'kimin yazısı güzel' sorusunu hiç sormazlardı bizim sınıfta.Severim de yazmayı.Şimdi ancak reçete arkalarında, alışveriş listelerinde görüyorum el yazımı, sanki biraz bozulmuş egzersizlikten :( Çok kısa süreliğine tutup sonradan o sepet sepet yumurta hikayelerinden sıkıldığım için bıraktığım hatıra defterlerim oldu benim.İtiraf ediyorum çok komiklerdi.Çocukluk işte :)
yaşam guru'm; ben Haluk Bilginer'le bir ev ortamında tanıştım.Çok sıcak, havası, tafrası olmayan mükemmel biri.Ev ortamı sohbet hali nasılsa oyunlarında da aynı öyle.
Verimsiz sözcüğüne takıldım.Beyni tıkır tıkır işleyen bir kişi olarak senin verimsiz olabilmen ancak somut anlamda kalabilir.Havaların iyileşmesine az kaldı.Gripten muzdarip şu aralar bildiğin üzere.Hava değişimiyle enerji bakımından farklılaşacağız biz de (yani umarım)
Cumhuriyet tarihinin ilk edebiyat öğretmenlerinin devamı gelseydi keşke de senin de serzenişte bulunduğun gençliğimiz de nasibini alsaydı o güzelliklerden.Klişe bir gençlik olmasaydı, itiraz eden, sorgulayan, hakkına sahip çıkan çocuklarımız olsaydı..Çok kızıyorum öğretmen okullarını kapatan zihniyete; sokak başına üniversite açmkala kalkınacak ve ilerleyeceğiz sanki!
Yaşam guru'm sen hep verimlisin; öyle olmasaydın Geveze olur muydu hiç?
Seviyorum seni ve öpüp gidiyorum ama -ŞİMDİLİK-
Nur ablacim, güzel ve huzurlu bir hafta gecirmene sevindim.
Siyah zeminli sayfalari okumakta güclük cektigini belirtmissin benim orada. Korhan arkadasimiz, siyah sayfalari okuyabilmemiz icin bir yöntem önermisti, bilmiyorum okudun mu, ctrl + a tuslarina bastigin zaman, siyah sayfa aydinlaniyor. Belki sana da bir faydasi olur diye paylasmak istedim.
Sevgilerimle
Nur ablacığım senin yazını okurken benimde hatıra defterimin olduğu aklıma geldi... Defteri kendim yapmıştım. Kullanmadığım yazılmamış sayfaları kesip yapmıştım. Yeni defter alacak paramız yoktu.. Kenarlarını kendim süslemiştim.. Defteri hatırlıyorum ama ne yaptığımı hatırlamıyorum.. Belkide baba evindedir..
Yazın duygulandırdı beni... Duygulu yüreğin okuyanların kalplerine tesir ediyor... Sen hep bizimle ol... sevgiler...
Sevgili Nur Hanim, yazdiklarinizi okurken canlandi gozumde, sahi benim de bir hatira defterim vardi. Beyaz renkli. Simdi ona ne oldugunu hatirlayamadim. O zamanlar bir de anket defterleri vardi. Icinde bir suru sorularin oldugu. Bir kac arkadasim icin yazmistim ben de o defterlere. Ama kendim hazilamamistim oyle bir defter. Yillar yillar oncesi.... Ne guzel. Haftanizin iyi gectigine sevindim. Sevgiler..
Hatıra defteri, anı defteri...ne güzel anlatmışsınız.Aklıma tek tek geldi, gözümün önunden geçdi defterlerim.Sayısını bıle bılmem ,tekli koltugumun altında bir koli içinde dururlar hala ,acıp okuyasım geldi işte şimdi bir biiir:)
Can dost,
Hiç bir yazımı atlamayan sen. Seni, toplu okumaya çalışan ben.
Haklısın arkadaşım bir gençlik var, değer bilen, anlaşılabilir. Ama yeşili göremeyecek gelecek nesil bunu nasıl anlayacak. Bırakmadık ki! Bize ne mutlu şu sanal alemde dilimizden anlayan çok değerli geçler bulduk değilmi?
Sevgili Nzigi,
Blog ismini doğru mu yazıyorum bilemiyorum. Bir yanlışlık varsa özür dilerim.
Güzel yorumun için teşekkür ederim. Sizleri geçmişlerinizle buluşturduğum için de sevindim.
Huzur, istenirse bulunur dimi. Yürekten istenen her zaman yerine ulaşır. Sende baba duygusu ile dolu olduğunu biliyorum, nedense bunu yazmak geldi içimden.
Sevgili Uzağa Giden Kadın,
Hoş geldin. Hem yazıma hem sayfama. Bende seni okumak isterim ama ulaşamadım.
Üç maymun....
Yorumunda haklısın. Nuri Bilge Ceylan, çok değerli ve çok severim, yapımlarını da kaçırmam. Bu konuyu paylaşacak biri olmasına da ayrıca sevindim.
Filim anlatım ve konu dediğim gibi çok özeldi. Beni sıkan o karanlık yaşam ve o tür yaşamların var olmasını bilmemdi.
Gülen'cim,
Canımsın, sanırım bu yaşımdan sonra şımarma yolunu seçicem. Canım beni o sadece senin güzel kalbinin görüşü.
Sen böyle de güzel yazıyorsun ki elyazın nasıl güzeldir kimbilir! benim de el yazım çok güzeldi, yıllardır şirket defterlerini hiç bıkmadan yazdım ve hatta bilgisayar geldikten sonra çok aradım,yevmiyemi, kebirimi.
Öğretmen okulları yaramdır benim, bir dokun bin ah işit olursun bir başlarsam...
Belgin'cik
Çok teşekkür ederim yorumun için,
Sayfayı aydınlatma olayını için de ayrıca teşekkür ederim...
Hacecan'ım,
Kaybolmadıysa defterini bul ve sakla, benim artık bu imkanım yok. Yazılarında ki temiz
yüreğin yorumlarına da taşıyor, çok teşekkür ederim...
Sevgi'cim
hoşgeldin, seni yeni yazılarda da görmek çok güzel.
Bana da hatırlattın şimdi, birde anket defterimiz vardı. Ne çok soru vardı onda dimi. Renkten tut, ayakkabı numarasına kadar. Çok yazdığımı bende hatırladım. Teşekkürler...
Ebru'cuk,
Sakla o defterleri, benim canlarımında durur. Ben niye sahip olamadım bilmiyorum. Yorumun için çok teşekkür ederim.
Hepinize sağlıklı günler,
çok çok sevgiler....
NE GÜZEL BİR ANILAR ÖZETİ OLMUŞ.
HAYATTA OLANLARA SAĞLIKLI HUZUR DOLU BİR HAYAT DİLİYORUM.
ARAMIZDA OLMAYANLARA İSE :( GANİ GANİ RAHMET OLSUN.
HAYAT İŞTE, BİLDİĞİ GİBİ GELİYOR, BİZEDE YAŞAMAK DÜŞÜYOR PAYIMIZA BİRAZ ÖYLE , BİRAZ DA BÖYLE.
BOL PAYLAŞIMLAR DİLİYORUM BU GÜZEL TEKNOLOJİK SAYFANDA..
HER DAİM SENİN KEYİF LEZZETİNLE.
SEVGİLER NURCUĞUM.
İYİ HAFTALAR.
Sevgili Nur abla,bizim hatıra defterimiz de bloglarımız.Anılarımızı,yaşamlarımızı,hayat görüşümüzü yansıttığımız.Aydınlık ve güzel günlerde bu anı ve günlük maceralarımı sizler ve diğer blog arkadaşlarımla paylaşacağım.Sizlerinde eleştiri ve görüşlerinize her zaman açığım.Sizlerin kelime oyunlarınıza yakında katkıda bulunmak istiyorum.Sağda arkadaş listenize beni
eklediğiniz için çok teşekkür ederim.Sık görüşmek umuduyla,Saygı ve Sevgiler,Cenk
Bir çırpıda okudum ve çok duygulandım.Yüreğinize sağlık...Paylaşım için teşekkürler.
Şanslı haftalar diliyorum.Sevgiler...
Yaşam guru'm; ''
''Bize ne mutlu şu sanal alemde dilimizden anlayan çok değerli geçler bulduk değilmi?''
seni seviyorum!
Keyifle okudum.Özellikle çocukluk anılarında hatıra defterleri,günlükler,anketler düzenlerdik bizde.ne özenle hazırlanımış ve kullanılmıştı ama aynı özenle saklayamamışım.şimdi kızdım kendime.Ne vardı sanki korusaymışım da bugün elime alıp o günleri hatırlayıp,o anlarımı yaşasaymışım.her satır, her bir cümle eminim beni birçok anılarımla buluştururdu.şimdi ise hatırladığım çok az şeyler var.sevgiler.
Sevgili Nur, hep huzur dolu haftalar geçsin yaşamından canım. Ahh hatıra defterleri... sonraları bir de anket defteri çıkmıştı:)) benimkiler duruyor. Bazen sayfaları karıştırıyor, yazdıklarımı ve bana yazılanları tebessümle okuyorum. Geçmişe bir koşu gidiyorum. Hatırlayamadığım yazarları düşünüyor, yüzlerini gözümde canlandırmaya çalışıyorum.
Deftere yazdığım 35 yaş şiirine gülüyorum. Sayfa aralarında kurutulmuşmuş çiçekleri, vesikalık fotoğrafları tek tek elden geçiriyorum. Anılar canlanıyor...
Sevgiyle kal
Ah o günlükler...
Hangimizin yoktu ki?
Benim de aynen sizin gibi kilitli bir günlüğüm vardı. Herkesten köşe bucak saklanan. Sonra benim de kayboldu gitti o günlük ama yazmanın keyfi kaybolmamış ki dijital günlüklerimiz var hepimizin bugün:)
Sevgiler...
ben çocukken hatıra defterlerini hiç hazzetmezdim. Bana sanki geçmiş yakama yapışacak ve asla bırakmayacak gibi gelirdi. Birileri hatıra defteri uzattığında onu yazmak bir işgence gibi gelird hep. Çünkü arkadaşım hep orada yazdığım şekli ile hatırlayacaktı beni bense bunu istemiyordum..Çünkü bu tip defterlere gerçeği yazamazsınız hep beylik laflarla ve belli kalıp sözler ile doldurulması belki bundandır..
Onun için ne günlük tuttum nede bir hatıra defterim oldu..
Yaşadığım günün özel olmasını istemekten başka bir dileğim yoktu olmadıda...
:))
hayatım yaaaaaa okadar etkilendimki gözlerim dolu dolu oldu okurken hepimiz aynı dönemleri geçirmişiz ne güzeldi dimi şimdiki gençlerde çocuklarda böyle bişi hiç yok varsa yoksa internet var oyunlar var msn var...hatıra defterim benimde vardı bunun yanısıra anket defteri yapardık..bi sürü sorular sorardık.b.ilk öncede sınıfta hoşlandığımız çocuğa verir bizim hakkımızdaki duyguları öğrenirdik...sorular ..cevaplarını merak ettiğimiz sorular...aşık olduğunuz biri varmı........hoşlandığınız biri varmı...sevdiğiniz biri varmı...anket sahibi hakkında ne düşünüyorsunuz falan filan.....öpüyorum canım geçmişe yolculuk yaptım sayende....öpüyorum canım sevgilerimle....
Yazınızı okuduğumda,bir müzik eşlik ediyordu ve onun da beni itmesiyle bana duygulandım.
Ne kadar güzel masumlar günler olduğunu düşündüm ve şimdiye baktığımda iki dönem arası ne çok şeyin değiştiğini...
İyi ki anlatacağımız anılar var hayatımızda masumluğa dair,belki bu şekilde aktarılabilir ne dersiniz.
Teşekkür ediyorum paylaşımınız için...
Yorum Gönder