***
Çok Sevgili Çınar'cık bana sobe demişti. "Niye ihmal ettiğimi bilmediğim" ama ihmal ettiğim gerçek olan sobe konusu beni biraz düşündürdü sanırım. Geçmişe gitmem gerekli idi, benim için de geçmiş çok geride kaldığından!
Sobenin konusu " İz bırakan aşk konulu üç roman".
Ben hiç özellikli aşk romanı alıp veya bulup okumadım. Tabi bu değildir ki aşk romanı okumadım. Nasılsa, hemen hemen tüm romanların arasına sıkıştırılmış bir aşk vardır. En bilimsel romanlarda bile.
Düşündüm; hangisi iz bıraktı bende diye. İz bırakması unutmamaktı.
İşte unutmadıklarım:
Reşat Nuri Güntekin ve ÇALIKUŞU;
Feride'nin aşkı unutulurmu? Çoook çok eskiden okumama karşın bugün gibi aklımdadır tüm yaşadıkları. Aşkına başka sevgilerle karşı koyma çabası. Bence aşk sevginin bencilliğe dönüşmüş halidir. Feride'nin aşkı değil sevdası vardı. İçinde yaşattığı, haykıramadığı sevdası. Onurunu ve gururunu aşkının önünde tutarak içindeki sevgiyi öğrencilerine bilgi, hastalarına şifa diye dağıtma çabası.
Ayşe Kulin ve SEVDALİNKA;
Roman, savaş öncesinde Tito’nun kurduğu altı federe devletten oluşan Yugoslavya Federatif Cumhuriyeti’nde, aşırı milliyetçiliği azdırarak savaşı tırmandıran ve sonuçta Yugoslavya’yı alevler içinde bırakan günleri anlatıyor.
Roman kahramanı, Nimeta, bir inşaat mühendisi ile evli ve iki çocuk annesidir. Bosna Televizyonu’nda haber görevlisi olarak çalışmaktadır. Mesleği gereği, Bosna Savaşının başlamasına kadar ülke içinde meydana gelen olayları yerinde gözlemler. Bu görevlerden birinde Zagreb’de çalışan gazeteci Stefan ile tanışır. Kısa zamanda ilişkileri aşka dönüşür. Nimeta , ailesi ve Stefan arasında bir tercih yapma zorunluluğu karşısında kendi içinde de psikolojik bir savaş vermektedir.
Nimeta'nın aşkını sevginin bencilliğe dönüşmüş hali olarak tanımlıyabilirim. Aşkı için sahip olduğu değerlerden vazgeçen, korkunç bir savaşın içinde bile aşkına yer bulan Nimeta.
Buket Uzuner ve KUMRAL ADA MAVİ TUNA;
"Tuna, Kuzguncuk'ta doğup büyüyen, ailesinin en küçük çocuğudur. Daima abisinin (Aras) gölgesinde kaldığını düşünür, fakat bunu kimseye belli etmez. Abisi akıllı, zeki, yetenekli ve çok yakışıklıydı; kendisi ise daima ondan eksiktir. Babası kendi halinde bir terzi, annesi ev hanımıdır. Annesinin hayatı büyük artistlerin hayranlıklarıyla geçmiştir. Birgün mahallelerine ünlü sinema oyuncuları Süreyya Mercan ve Pervin Gökay'ın taşınması ile tüm hayatları değişir. Bu çiftin küçük bir kızı vardır. Adı Ada. Tuna onunla küçük bir taş sayesinde tanışır ve o taşı ömrü boyunca yanında taşır. Ada, Tuna'ya göre çok güzel bir kızdır ve de çok çok kumraldır. O zamanki yaşları Ada 7, Tuna 5. Tuna'nın Ada'ya olan aşkı o zamandan başlar ve bir ömür boyu sürer. Ada birgün Aras'la tanışır. İkiside aynı yaştadır. Ve üçü arkadaşlığa başlar. Hergünleri birlikte geçer. Ada Tuna'yı tıpkı kardeş gibi, müthiş bir sevgiyle sever. Aras'a hissettikleri ise bambaşkadır. Fakat Tuna'nın da Ada'ya olan zaafı herkez tarafından bilinmektedir. İşte böyle bir aşk üçgeninde birbirlerinden kopmadan uzun süre yaşamışlardır. Ada ve Aras 18 yaşına geldiklerinde üniversite sınavına girerler, sonuçların açıklanmasına 1 ay kalmıştır. Birakşam üstü dışarı çıkarlar. Sahilde dolaşmaya başlarlar. Tuna bir ara bunların ikisini kaybeder, tekrar bulduğunda ise onlar ağaçların altında ve kendi hallerindedirler. Ada'nın kedi gibi parlayan kumral gözlerinden kendini alamaz. Evlerine geri dönerken Aras, içindeki coşkunun verdiği heyecanla, tişörtünü çıkarıp Ada'ya verir ve denize balıklama atlar.Tam o sırada sert bir ses duyulur ve Aras bir daha geri gelmez. Ada uzun süre hastanede yatar. Tuna ve ailesi perişan olur. Babası bu acının üstünden bir süre sonra ölür. Bu olaydan 1 ay sonra üniversite sınav sonuçları açıklanır ve Aras tek tercihi olan Gemi Makinesi Mühendisliği'ni kazanır. Ada kendisini toplayamamaktadır. Yurt dışına uzun süreli geziler yapar. Fotoğrafçılık üzerine kendini geliştirir. Tuna'da bu arada Edebiyat Öğretmeni olur. Tuna Meriç'le (Ada'nın kuzeni) evlidir artık. Ada, Aras'ın hatırası nedeniyle asla Tuna'ya yaklaşamaz. Bir Salı sabahı telefon çalar. Meriç konuşur, sonrada Tuna'ya bir not yazıp evden çıkar. Bu notta yanına alması gereken şeyleri yazmiştır. Tuna buna bir anlam veremez. Bir müddet sonra kapı çalar. 2 asker Tuna'yı askere almak için gelmiştir çünkü seferberlik ilan edilmiştir. Tuna böyle bir şeyi uzun zamandır korku ve kuşkuyla hep bekliyordu. Hazırlandı ve o Salı sabahı evden çıktı. Ada'yı belki bir daha hiç göremeyeceğini düşündü. Orada çok zor günler geçirdi. Arkadaşları gözlerinin önünde vuruldu. O ise hep bunun, kendi aklının kendine oynadığı bir oyun, bir karabasan olduğunu düşündü. Uzun bir süre sonra seferberlik bitti. Bu savaş sırasında çoğu şeyin farkına vardı ve içindeki Ada'ya olan aşkı uzun yıllar nasıl saklı tuttuysa, şimdide öyle olacaklı. En çok sevdiği 3 kadına geri döndü:Annesine, Meriç'e ve Ada'ya........ "
Bu kitabın özetini internetten aldım. Çok geniş kapsamı olan aşk üçkeni değilde aşk üçkenleri olan bir romandı çünkü. Sahip olunan ama kısa sürede kaybedilen ve unutulmayan bir aşk, sahip olunmayan ve yüreğinde daima saklı tutulan bir aşk, sahip olduğu halde hep ikinci planda kalmaya mahküm olan aşk.
Bu üç kitapla sobemi cevaplandırdım sanırım.
Aşk kitabı olarak alıp okumadın hiç bir kitabı dedim. Ama Orhan Pamuk'un son kitabı olan Masumiyet Müzesi basında aşk kitabı olarak yankı uyandırdı. Okumayı düşündüğüm ilk aşk kitabı diyelim ona da.
.
10 yorum:
Tartışmasız başucu kitabım Çalıkuşu gerçekten çarpıcı bir sevgi kitabıdır ve muhteşem bir anlatımdır değilmi. Ayrıca KUMRAL ADA MAVİ TUNA Buket Uzuner'in maalesef okumadığım kitaplarından ama bu özetten sonra ilk okuyacaklarım sırasına girdi bile..
Sevgiyle kalın.
calıkusunu tv dızısı olarak kucukken ızlemıstım ve herkes gıbı cok etkılendım. ancak kıtabını okumadım emınım kıtaptan okumak cok daha lezzetlı olacaktır.
sevdalınkayı okumadım. ama kumral ada mavı tunayı seneler evvel okumustum. kıtap sayfalarındakı cumlelerın altlarını cızme alıskanlıgım olmamasına karsın bu kıtapta bır cok cumle ve paragrafın atını cızmıstım..
sevgıler..
Sevgili Adaşım,
Kitap okuyalım da, konusunun ne olduğu çok önemli değil, "aşk" nasıl olsa bir yerinde vardır. Ben bu aralar kitap okuma, müzik dinleme konusunda çok sıkıntılıyım. Sanki bütün şarkılar bestelenmiş, her şey yazılmış gibi hissediyorum. Hepsi bildik geliyor. Bir dönem sanırım, dilerim çabuk geçer
Sevgiyle kal
MERHABA SEVGİLİ NUR,
güzel dilkelerinize teşekkür ediyorumm,
kitaplar en hakikatli saatlerin tek sahibi bence.
birde can dostlar için geçirilen sattler de çok kıymetli olur benim için.
aşkk.........................
çok şeyi bir anda hissettiren
SANCI :))))
bENDE ŞİMDİ MURATHAN MUNGAN ın
KADINDAN KENTLER ini okuyorum. HOŞŞŞ........
Her kitabı hoşş zaten..
AMA ÇAILKUŞUNU NEDEN HİÇ UNUTAMIYORUM ??????
??????????????????????????????
bu arada bu SOBE çok daha faydalı..
insana çok şey katıyor.
diğer anket- sobe !! sorularından hoşlanmıyorumm.
kime ne faydası oluyor anlamışda değilim..
bunu sevdim.. :))
siz çok iyi bir yorumcusunuz benim içinn.
ALGILARInızı seviyorum :))
sevglrr hayrlı ramazanlar..
nunu
Sevgili Dilek,
Çalıkuşunun tartışmasız bir kitap olduğuna bende katılıyorum. Kumral Ada Mavi Tuna'yı oku derim. Buket Uzuner'in bence tek kitabı. Ondan sonra hevesle başladığım İki Yeşil Susamuru beklediğimi vermedi ve yarım bıraktığım tek kitaptır.
Sevgili Berrin,
Çalıkuşu'nu oku, dizisini bende seyrettim ama roman bir harika, öyle güzel yazılmış ki okurken yaşananlar gözünün önüne gelebiliyor.
Sevgili arkadaşım,
Ara sıra bana da oluyor, geçici. Yaşam her zaman aynı tadı vermiyor. Bıkkınlıklar oluyor.
Sevgili NUray,
Sesini duyduğum sevindim, demek ki iyisin. Ne geçirdiysen çok geçmiş olsun.Kimse hasta olmasın, kimse üzülmesin isterim ben.
Yeni bir sobe aldım, konusu güzel yazınca seni sobeliyeceğim.
Güzel yorumun için de teşekkür ederim.
Benden de hayırlı ramazanlar.
Hepinize Sevgilerimi gönderiyorum...
Bence de bu tür sobelerden daha fazla şey öğreniyoruz.Hem okunan kitapların içeriğinden,hemde herkeste farklı bir lezzet ve iz bıraktığı için kişiye göre yorumlanmasından.emeğinize sağlık.sevgi ve saygılar tekrar ablacığım.
Çalıkuşu'nu ben de çok seviyorum. Reşat Nuri Güntekin için en sevdiğim yazar diyebilirim. O yüzden hemen hemen her kitabı başucu kitabıdır benim için :)
Diğer iki kitabı da okumadım. Aslında ikisi de var elimde ama bir türlü okuyamadım. Özellikle Kumral Ada Mavi Tuna'dan son dönemde o kadar çok bahseden oldu ki, elimdeki kitap biter bitmez ilk okuyacağım kitap o olacak.
Yazı için çok teşekkürler, yine sımsıcak ifadelerle çok samimi anlatmışsınız. Sevgilerimle,
cinar.
Rüzgar Gibi Geçti ve Çalıkuşu beni ilk etkileyen aşk hikayeleri oldu...
Ben bu konulu kitapları çok severim...Acaba yaşayamadığım için mi? :-))
Ne zamandır kitap okuyamamıştım...Başlasam iyi olacak...Konusuna kaptırmak önemli...
Teşvik yazısı olmuş sizinki..
Sağolun..
TüTü
Yorum Gönder