Perşembe, Aralık 16, 2010

ÖZLEMLERİMDEN






Doğduğum; çocukluğumun unutulmazlarını yaşadığım, büyüdüğüm; gençliğimin acı-tatlı anılarını sokaklarına sakladığım, yaşadığım; içinde yaşarken özlediğim şehir...
Herkesin rüyası, sevdası, taşında toprağında altın aradığı, umutlarını iki bavula sığdırıp son istasyonda bıraktığı şehir...

Yedi muhteşem yeşil tepesi korurdu eteklerine yerleşen yaşamı, mavi denizinde balıklar göz kırpar, cilve yapardı çekilen küreklerle süzülen sandallara, bahçelerinden sokağa yayardı kokularını leylak ağaçları. "Papatya sokağı"mda papatyalar duvar diplerini süslerdi.
Her ev ayrı bir hikayeydi sırları dört duvarlarla örülen, utanırdı kapılar kilitlenmeye. Acıyı saklayan neşeyi paylaşan pencereleri çiçekli elbiseler giyerdi benim şehrimde.
Yıldızları korkusuzdu kaçmazdı uzaklara, pırıl pırıl aydınlatırdı caddeleri-sokakları, bekçi amcanın düdüğü ağlayan bebeğe ninni-hastalara yoldaş olurdu.
Kar beyaz yağardı benim şehrimde, yeşili alabildiğine yeşil, mavisi alabildiğine maviydi.
Güzel insanları vardı hep dost hep tanıdık, selam eksik olmazdı dudaklardan-tebessüm yanaklardan. Yabancı değildi gözler gözlere, eller ellere. Tertemiz ruhlar, pırıl pırıl duygular, sizli-bizli sohbetler, büyüğün küçüğüne sevgisi-küçüğün büyüğüne saygısı vardı benim şehrimde. Yeni doğmuş bebek gibi masum-tertemizdi, büyümeyi bekleyen. Büyürken kirlenmeyi hiç düşünemeden.
Parke taşları, arnavut kaldırımları, caddelere-sokaklara yazın serinlik, kışın koruyucu olan koca koca çınar ağaçları, beyaz martıları, süzüle süzüle iskeleleri dolaşan vapurları, ahşap evleri, konakları, sarayları ile tarih yazardı.
Benim şehrim, sevdiklerimi toprağında sakladığım şehrim, içinde yaşarken özlediğim şehrim, artık yaşamak zor olsada toprağına düşene dek yaşamak istediğim şehrim, herşeye rağmen sevdiğim şehrim.

Hergün biraz daha içimi acıtan, hergün biraz daha avuçlarımdan kayan, hergün biraz daha bana yabancılaşan Canım İstanbul'um...



Öykü atölye'sinin


kelime oyunlarına ithafen...




25 yorum:

Bir Dut Masalı - nUnU dedi ki...

bir ayrıcalık boğaziçili olmak !
ya sokağımızda yaşadığımız komşuluk, yabancılık nedir bilmeden çalmadan ,izin istemeden girdiğimiz kapılar ..
sadece sevgiden ibaret konuk olduğumuz haneler..
dertleri dert edinilen insanlar..
tepesine konmadan önce malikaneler, kır çiçekleriyle bezeli çayırımız...
sahilinde günler geceler boyu içtiğimiz çaylar..
mavisine dalıp, yıllar boyu daldırdığımız hayallerimiz....
her semtinde kurduğumuz kopmaz bağlarımız..
AHH GÜZELLER GÜZELİ ŞEHR-İ İSTANBUL'UMUZ .

sufi dedi ki...

Can dostum;
Tam da "mutluluk umut" kapılarını üstüme üstüme kapatmışken, ışık bile sızdırmazken içeriden dışarıya senin yazını okuyunca aralandı kapıları özlemlerimin sanki. Özlemler kavuşmalara hayaller gerçeklere dönüşecek elbet bir gün de yüreğimiz bu kadar umutsuz olmasa!
Öykü Atölyesiyle tanıdık birbirimizi öykü atölyesini yaşatmak da boynumuzun borcu ya bir doğrulabilsek şu hayat cenderesinin içinden yeniden kavuşsak sihirli sözcüklerle birbirimize diyorum.Sen hep böyle lekesiz, anaç, sevgi dolu ve Aşkla kal dostum sevgilerimle.

Deliler Teknesi dedi ki...

İstanbul'un güzellikleri artık "geçmiş zaman" ile anlatılabiliyor demek ki... Yüreğine sağlık Nur Hanım, her zamanki gibi çok güzeldi... Selam ve hürmetler.

--- dedi ki...

İstanbul'a dair okuduğum en güzel yazılardan biriydi. Seninle ne kadar övünsem az...
Bak şimdi beni de kışkırtmak üzeresiniz, sarılacağım kalemime yine bir taraftan, 'Geveze Kalem' ruh hâllerime döneceğim yeniden.:)

Asuman Yelen dedi ki...

Ellerine sağlık arkadaşım.
Harika bir yazı bu.
Eskiden hiç kapatılmayan kapılarının üzerinde bu gün süslü çelenklerin üzerine yazılmış "Lütfen bu kapıyı çalmayınız" notları görünmese de var.
Bu şehrin ne yeşili ne yıldızı ne de insanlığı eskisi gibi.
Ben düşünüyorum da bir şehirde doğmuş olmak, o şehri sevmek için yeterli mi...
Sevgiler...

Asortik Krep dedi ki...

Mail adresinizi bulamadım,bir şey sormak istiyorum.. Mümkünse bir mail atabilirmisiniz..
asortikkrep1@gmail.com

laleninbahcesi dedi ki...

doğduğum, doyduğum, aşık olduğum, evlendiğim yaşadığım şehir iSTANBUL...
Biz ona ne kadar kötü davransak da o hep bir mücevher gibi parlamakda...
Dünya durdukça var olasın İSTANBUL...

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Yıllardır gitmiyordum doğup büyüdüğüm şehre.
Özlemi büyümüş kocaman olmuştu içimde, geçtiğimiz yaz gidince anladım ki benim özlediğim doğup büyüdüğüm İstanbul'muş meğerse...
Sevgiler Nur'cum:)

Sis dedi ki...

Ben o kadar umutsuz değilim ya İstanbul konusunda. Tamam bu yazdıklarınız tam şekliyle kayıp belki; ama öyle bir şehir ki bu, aradığınız zaman farklı tatlar da olsa bulabiliyor insan. hala bir pazar sabahı Çengelköyde börek-çay kahvaltısı yapabiliyoruz mesela. Veya Beylerbeyi cami dibinde rakısız enfes balıklar yiyebiliyoruz. Veya hiç ummadığımız bir yerde karşımıza salaş ama harika bir çay bahçesi çıkabiliyor.
Yok yok siz de umut kesmeyin bu şehirden. Arayın hep güzelliklerini. Yoksa biz yok etmiş sayılmaz mıyız bu güzelim şehri?

sünter dedi ki...

Simdiki haline bakinca sanki senin yazdiklarin bambaska bir sehre aitmis gibi geliyor insana sevgili Nur ablacim.
Dünya degisiyor, sehirler degisiyor asil insanlar degisiyor ya ah iste o degisen insanlar o güzelim sehirlerin ruhunu yok ediyor sanki.
Yinede ne mutlu sana o güzellikleri görmüs yasamissin.

Sevgiler

mavi dedi ki...

Ara Güler'in siyah-beyaz resimlerinde eski İstanbul gözümde, bir de abartılı renklerle donanmış eski Türk filmlerinde..Çok güzel olmuş eline sağlık..

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Nunu'm canım benim, anlatmak istediğimiz ama anlatılmayan ancak yaşanan güzelliklerdi onlar. Yorumunda sayfalar dolduracak kadar özetin özlemlerimi arttırdı.

Can dostum, canım arkadaşım benim, senin içine ışık sızdırmadığın yüreğindeki ışık dışarı taşıyor dostum. Sen hep orada kal ve ben seni ve gerçek sevgini hep hissedeyim. Haydi sihirli sözcüklerle öykü atölyesine. Gerçi hayat cenderesinden belimizi doğrultabilirsek:)

Sevgili kaptanım,
İstanbul, geçmiş zaman, şimdiki zaman, gelecek zaman: Herzaman en güzelini yaşar Hani "cami yıkılsada mihrabı yerinde kalır" misali. Ama geçmiş zaman güzellikleri İstanbul'a katkıları sanırım yaşayanlarla bütünleşiyordu.

Renkli yavrum, canım yavrum keşke kışkırsan özledim kaleminin gevezeliğini.

Canım arkadaşım, geçmişteki yoldaşım. "Bir şehirde doğmuş olmak o şehri sevmek için yeterli mi" sanmıyorum, öncelikle o şehre aşık olmalısın, o şehirde sevmek, o şehirde acılarını yaşamak. o şehirde insanlara ulaşmak, gözünü kapadığında nefes almak demektir.

Sevgili Lale,
Sanırım bu konuda şanslıyız. İstanbul'un en güzel yerlerinden birinde kök salmak çok güzel.(Bu arada gerçek Beylerbeyli'yimde) Bizim ihanetimizi yutuyor her daim bu koca güzel şehir ama inşallah sabrını taşırmayız.

Özlem'cim,
Yine ve hep gel Moda seni hep bekleyecektir. İstanbul onu bırakıp kaçıp gidenlere küsmez. Bir köşesinde sakladığı geçmişi her gelene yeniden geri sunar canım. Geldiğinde bana da haber ver ama:))

Sevgili Sish,
aslında sana yorum cevabını bir post olarak sunabilirim.
Umutsuz değilim canım hiç de olmadım, yoksa emin ol kaçardım bu şehirden. Ama geçmişini saklayan çok güzel köşeleri vardır İstanbul'un.
Beylerbeyi demişsim, çengelköy. Ben oralarda tüm hayatımı yaşadım.Babamın sonrada benim sonrada çocuklarımın semtidir.
Çengelköyün çınar altı kahvaltısı, Beylerbeyini iskelesi, rıhtımı,balığı,midyesi, cami bahçesi. Vaniköyün sahili anlatmakla biter mi? Şimdi anlatmakla bitiremediğimiz bu güzelliği benim zamanımda yaşasaydın bir başka aşık olurdun bu şehre.
60 lı yıllarda Çamlıca tepesinden İstanbul'u seyretmekle 2000 li yıllarda seyretmenin arasındaki farkı sizler asla bilemeyeceksiniz.
Tabi ki değişim olacak, teknoloji,yerleşim, eskiyen yapılar, yollar değişecek. Bu gelişimdir, gelişmelidir de ama İstanbul kadar hırpalanan, parçalanan, hoyratça kullanılan başka bir şehir yoktur.

Sünter'cim,
Değişim hiç bir alanda kaçınılmazdır, değişim olmalıdır da aslında. Yenilenmek yaşama saygıdır. Ama insanların dışınla birlikte ruhlarınında değişimi en güzel geçmişi yokediyor işte canım. Ben güzellikleri yaşadım gerçekten, şimdi arkamda silik bir ayak izi kalsın istiyorum.

Şeniz'cim,
Ara Güler'in siyah beyaz eski İst. albümü benim favorim, eski türk filmleride:))


Hepinize teşekkür ederim ve yürekten sevgilerimle...

Çınar dedi ki...

Ancak birkaç kez gördüğüm, görünce de aşık olduğum İstanbul'un eski, henüz dostlukların ölmediği, doğanın hoyratça yok edilmediği zamanlarını öyle güzel anlatmışsın ki. Bilmediğim ama benzer güzellikleri geçmişte başka şehirlerde yaşadığım İstanbul'a müthiş bir özlem duydum içimde yazını okuyunca.

Sevgiler canım

laleninbahcesi dedi ki...

Elif Şafak'la ilgili hep acabalarım oldu ta ki tanışıp sohbet edene kadar... Samimiyetini hissettim... Yazı dilini de seviyorum.
Firarperest bir roman değil... Kısa kısa yazılardan oluşan bir kitap... Deneme yazıları gibi düşünebilirsiniz.
Sevgimle

Derin Sularda dedi ki...

İstanbul'u dinlemeye, okumaya doyamayanlardan biri olarak bu güzel yazınızı da ne kadar keyifle okuduğumu söylemem gerek yok sanırım ancak keşke o son paragrafı da yazdırmasaydı İstanbul değil mi?
Sevgiler.

beenmaya dedi ki...

istanbul
bir türlü içime sinmeyen
içine sinemediğim şehir...

yaşıyorum ama üstünkörü...

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Çınar'cım,
Bekliyorum, gel canım seni İstanbulda geçmişinden kalan yerlerini gezdirim ve sen bir kez daha aşık ol.

Sevgili Lale,
teşekkür ederim, çok incesin hemen bana dönüşün beni memnun etti.

Sevgili Yıldız Yağmurları,
Uzun bir aradan sonra merhaba canım.
Lütfen devam et, çok keyif alıyorum kelimelerle oynamaya.

Maya'm,
İstanbul seni üzmüş ama küsme ona. İst. içinde yaşattıklarını seçemiyor ne yazık ki!

Yürekten sevgilerimle...

Gülen Tezer dedi ki...

İstanbul böyleydi değil mi.. Hala insankarın kapılarını kilitlemelerinin ayıpsayıldğı sokaklar, neşeli günler filmindeki komşulukların olduğu mahalleler vardır ama değil mi?
İstanbul'un hallerinmden söçz edilmeye başlanılmışsa göç.me zamanı gelmiş demektir.
Bilmem anlatabildim mi?
Seni seviyorum Nur annem..

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Çok iyi anladım Gülen'im,
O göç bu göç dimi?
Bende seni seviyorum canım...

Sabahattin Gencal dedi ki...

Merhaba,
Bir çalışmanız "Bloglardan Seçmeler"de yayınlandı.
Hayırlı günler dileğiyle.

Müge dedi ki...

Tek kelimeyle muh te şemmm bir yazı olmuş bu.. hem akıp gidiyor, hem çok doğru, hem de çok samimi.. Yüreğinize sağlık!

Ben misafirliklere değineceğim: yemek içmek için bir araya gelinmesine yıllardır karşı durmuşumdur. Asıl amaç özlenen dostları görmek değil midir? Davet eden arkadaşlarıma yalvarırım, bir şey yapma da, alma da, diye.. İlle de bir şey geçmesi gerekiyorsa o kör kursaktan, ince belli bardakta çay neyimize yetmez.. Birbirini yıllardır bilen ve zamanında zaten ağırla(n)mış arkadaşlar niye hâlâ mutfaklarda helâk olmaya çalışırlar.. Benim için en güzel ikram samimi bir sohbettir, gerisi madde..

sevgilerimle :)

Müge dedi ki...

Yorumumu yanlış yazıya yaptığımı fark ettim.. meğer yorumlar sağ üstteymiş :))) kusura bakmayın, ama siz anlarsınız zaten..
:)

MODA GEZGİNİ dedi ki...

çok güzel yazmışsın eline sağlık.büyük keyif aldım.mutluluk,sevgi,saygı hepimiz için gerekli..blogunun izleyicisi oldum.blogumada beklerim.sewgiler

MODA GEZGİNİ dedi ki...

o kadar güzel yazmışsınki kalemine sağlık.blogun harika.bloguma beklerim.sewgiler

gülsen VAROL dedi ki...

NEDEN GELMEZSİN BANA ?? Kİ AÇ GÖNLÜM TIKA BASA DOYSUN SEVGİLİ NUR'UM??

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...