Hülya!
Onbir kardeşten sadece birisi.
Doğduğu günden beri ayakkabısı olmayan Hülya dört yaşındaki masumiyetinin hayallerini bir çift pembe pabuça sığdırmış...
Adanada yaşayan ailesi ile yoksulluğun sınırında bile diyemeyeceğimiz yoklukla yaşayan Hülya'nın ve kardeşlerinin güzelliği, masumiyetleri, bir o kadar da biz de bu vatanın çocuklarıyız dedirten fotoğrafları gazetelerde ve internet sitelerinde yayımlandığında çok kimse gözyaşlarını tutamamıştır eminim. Onbir kardeşten sadece en büyük ablanın ayağında terlik var, diğer on kardeş doğdukları günden beri ayakları çıplak dolaşmakta. Asgari ücretli babanın getirdiği ile karınlarının da ne kadar çıplak olduğunu yazmaya, yayımlamaya gerek kalmamış anlaşılan...
Güzelliği ile herkesi büyüleyen Hülya'nın Pembe ayakkabı hayalleri haberin hemen arkasından çalındı!!!
İlk haberin arkasından çıkan ikinci bir haber beni ikinci kez daha bir kahretti...
Hülya'nın pembe ayakkabı hayallerine yüzlerce hayırseverden binlerce ayakkabı ve aileye maddi yardım ve büyüyen Türkiyemiz (!) bakanlıklarından da destek (vaadi )geldi.
Ammaa! Hülya'ya ilk ayakkabıyı Sosyal Hizmetler Müdürlüğü uzmanları (şimdiye kadar neredelerse) götürdü.
Ancak hayallerindeki pembe pabuç yerine Temmuz ayında kavuştuğu kışlık siyah ayakkabı Hülya'nın hayallerinin çalınması demekti. Hayallerini yardımseverlerden gelecek pembe ayakkabılara erteleyen Hülya'yı ayaklarına kışlık siyah ayakkabı ve üzerine yazlık giysi giydiren yetkililer onun birde fotoğrafını çekip görsel ve yazılı basına gönderip ayıplarını örtmeye çalıştılar...
Hülya! kardeşleri ve daha binlerce Hülya'lar bu vatanın çocukları. Onlar dünyaya gelmelerinden asla sorumlu değiller ama doğdukları topraktaki yetkililer onlara bakmak, yedirmek, barındırmak ve geleceklerini kurmakla sorumludurlar. Onlar bu vatanın gelecek kuşakları, onları ne kadar sahiplenirsek geleceğimizi o kadar sağlam temeller üzerine kurarız.
Dünyanın tek gerçeği, yalansız masumiyetin sahipleri; yumuşacık sertleşmemiş yüreklerdir çocuklar, çocuklarımız!!!
16 yorum:
ne çok örnek var değil mi Nur Hanım
ama ben nedense bu tip haberlerde asgari ücret ve çocuk sayısına takılıyorum hep
asgari ücretle 11 çocuk yapan anne babaya mı, yoksa basında yer aldı diye onlara el uzatan devlete mi kızmalı bilemedim...
Kaş yaparken göz çıkarmışlar. temmuz ayında siyah ve kışlık bir ayakkabı..Maddi düşünüp, kalbi düşünememişler..Ne kadar çok örnek var böyle..Ama şaşırıyorum asgari ücret ve 11 çocuk. yememiş içmemiş her yıl çocuk yapmışlar. Bu çocukların hayal kırıklıklarının sorumlusu anne ve babaları..
hadi bu ayıp örtüldü diyelim. ya diğerleri? onlara karşı ayıplarımız, günahlarımız öyle çok öyle büyük ki!
Kime kızmak lazım bilemedim ben Nur'cum?
İçim sızlıyor bu çocukları gördükçe, utanıyorum bir de ...
Sevgili Aynur, çok çook haklısın canım. Benim en çok kızdığım da bu ve hatta ben bakımını yapabilecek ailelerde bile çok çocuğa, hatta üçe bile karşıyım. Hangi dünyaya, neye güvenip çocuk istemek bile acı.
Hele bakımını hiç mi hiç yapamadığın, düşünebiliyormusun 34 yaşında 11 çocuk acı ki ne acı. Ama dünyaya gelmekte hiç bir suçu olmayan çocuklar, çocuklarımız bu acıyı yüklensin:((
Sevgili Kıana,
haklısın, çok haklısın anne baba hiç boş durmamış, her yıla bir çocuk, yani çocuk 6 ayda dünyaya gelse işte o zaman felaket.
Ama dediğim gibi çocukların hiç suçu yok. Gerçi annenin babanın da suçu yok. Biz düşündüğümüz için düşünebiliyor sanıyoruz onlarıda. Onlarda aynı çocukları gibi yetiştiklerine göre düşünebildiklerini sanmıyorum ve bu durumda onlara sahip çıkılması yada yol gösterici olmaları için bu konulara sahip çıkacak devlet gerekli:((
Maya'm, bu ayıp örtülmesi ne kadar sürer ki! bir müddet sonra onların eğitimi başladığında devlet yanlarında olabilecek mi? sanmıyorum şu anda yapılan yardım hazıra dağ dayanmaz şeklidir. Bu ülkenin ayıpları zor örtülür canımcım.
Özlem'cim, bende çok utanıyorum, giyinirken, yerken, gezerken emin ol çoğu kez bir şey alıcağım zaman ya var işte bulamıyanlar var yada her yemek yediğimde dilimde şükürün haricinde bulamayanlara duam var ve boğazıma dizilen lokmalar. Kimseye de kızamıyoruz ki dünya düzeni ne sen, ne de ben düzeltebiliriz canım.
Hepinize yürekten sevgilerimle...
Söyleyecek birşey bulamıyorum, ama bir yandan da haykırarak bağırmak istiyorum. O herşeyden habersiz bebecikleri bir kenara bırakırsak onlar dışındaki olay bir politikadır ve cahilce (ya da çok kurnazca ki; hangisi olduğunu kestirebilmiş değilim ) planlanmıştır. Ne kadar üreyebilirsek o kadar etkili oluruz planının bir parçasıdır. Ve o çoğalmalar ekonomik koşulları zorladığında ise bir başka plan ortaya çıkar ''bakın Devlet size bakmıyor başkaldırın sizi yoksulluğa sürükleyen bu devlete karşı direnin daha da çoğalın ki güçlü olalım'' planı. Tabii ki Hülyacıkların bir suçu yok ama bir müddet sonra onlarda bu kaosun bir parçası olacak ve beyinleri yıkanarak bu çarkın içine mutlaka girecekler. YAZIK Başka bir kelime bulamıyorum.
Sevgi ile kalın.
Sevgili Nur hanım, gözlerim dolarak okudum yazınızı. Yürekden katılıyorum.sevgiler.
Sevgili Tutsak,
Düşündüklerimi o kadar güzel yorumlamışsınız ki!
Çocuklar ne kadar gerçek ise, onların dışında kalan tüm olumsuzluklar ve onları kulanan, onlardan çıkar sağlamaya çalışan beyinler de o kadar gerçek.
Güngör'cüm,
ben bile hala kendime gelemedim, her çocukta Hülya'nın gözlerini görmekteyim. Zaten benim delilik derecesinde çocuk zaafım var. Çünkü onlar benim için yaşamın tek gerçeği.Bir nokta var ki! işte o noktaya geldiklerinde yalana dönüşüyorlar. Meleklikten çıkıp insan oluyorlar:(
Sevgilerimle...
bu sistem kökten değişmeli.kafalar da
değişmeli.
sevgiyle.
tolga
Sevgili Tolga,hoşgeldin
Sistem ve kafalar inşallah siz gençlerin geleceğinin kararması değilde aydınlanması açısından değişir...
Basında kendini duyurmakla şanslı mı demeliyiz acaba güzel Hülya'cığa. Bir pabuç sahibi olmanın yolu basında yer almayı başarmaktan mı geçmeli bu ülkede -yaz sıcağında kışlık ta olsa-. Ya diğerleri ? Binlerce çıplak ayaklı Hülya ne yapsın..?
Hangisine kahrolmalı insan? Yaşamayı üremek sanan ülke insanına mı, bundan nemalanan ülke yöneticilerine mi?
Arada ezilen yok olan kandırılan nesillere mi..? Hangisine kahrolmalı..?
Hangisine Çınar'ım hangisine???
Kahır doldu, kahırı yok etmeye çalıştığımız yaşamımıza...
Hülya'lar, fatma'lar, Ali'ler...Kulak vermemiz gereken öyle çok ufak şeylerle mutlu olacak çocuk var ki ulaşmadığımız; gemicik almaktan vakit bulamıyoruz belki de..
Can dostum ben 3 aydır haber dinlemiyor ve gazete okumuyorum hastalanmasam (torunlara ve yeni yetişen nesile mutlu zamanlar ve mekanlar sağlamak için) elime silah alacak duruma gelmiştim o sıralar belkide, hastalanarak engellendim böylece.Kucakladım seni koooocaman. tontini.
Canımsın benim, gerçekten çok canımsın, can dostumsun.
Okuma ve dinleme yoksa yoksa!!!
Aman allahım! öyle şiştimki neredeyse patlamak üzereyim. İç dış mekan çok sıkıcı çoook...
Nur ablacım ne diyeceğimi bilemiyorum.yorumsuz kaldım.Evet yetkililer ayıplarını örtmeye çalışıyorlar.Ama ne fayda.Yazık..
Sanem'cim,
güzel kızım benim, ne denir ki! Aslında bu ülkede ayıp yok örtmekte yok:((
Sevgiler...
Yorum Gönder