Çarşamba, Haziran 19, 2013

DÜNYA DÖRT DUVAR DÖRT TEKERLEK DEĞİLDİR :(


"Geldim gidiyorum, daha ne olabilir ki bana"
"Sağlığımız yerinde, sevdiklerim güvencede çok şükür"
"Geçmişte de neler gördük, geçer bu günlerde"

Demek değildir aslolan. Aslolan bırakılan mirastır. Emanettir doğduğun dünya, günü geldiğinde yeni sahiplerine devretmektir.Devraldığın sevgiyi-saygıyı-barışı yok etmeden, çoğaltarak bırakmaktır.
Geleceğe bırakılacak mirasın içine tarih koymaktır aslolan. Tarihini bilen edebiyatını da bilir, matematiğini de çözer, eğer sağlam bir tarihi varsa.

Acımasızca kullanıp yok etmek "ben" dir. "Ben" ise savaşların en korkuncudur.


Son günlerde kitaplara sığmayacak kadar çok yazı okudum. Çığlık vardı her satırında, bağırıyordu gelecek.
Acı vardı yazdıklarının içinde.
Kimine buruk-düşündürücü gülerken kimine isyanla ağladı içim.
İstedikleri çok şey değil, yeşilin-mavinin yerini grinin almaması ve bağımsız-kelepçesiz özgürce yaşamak.



Alıntıdır
Bir şehir sadece AVM’lerden oluşabilir mi?
Ya da sadece arabalardan ve çirkin gökdelenlerden…
Oluşabilir!
İktidara ve iktidar partisine mensup belediye başkanlarının çoğuna göre AVM’si ve gökdeleni olmayan şehir şehir değildir!
Onlara göre yeşil ve mavi de renk değildir!

Bir şehir griye dönüşüp, insanları da tamamen ‘tüketici’ haline gelirse, o şehrin sınıf atladığına inanırlar…
Trafikten, egzoz gazından boğulan, sürekli nefes darlığı içinde, yanı başındaki muhteşem doğayı bile göremeyecek hale gelen herkes ise ‘iyi şehirlidir’

Bu şehirlerde ‘kalan doğa kırıntılarının’ önü de gri binalarla kapatılır ki, insanlar kazara mutlu ve sağlıklı olmasın!
İstanbul gibi bir şehirde bile…
Hele hele Taksim’de…

Düşünsenize İstanbul’un simgelerinden biri olan Taksim’in tam ortasında dev bir AVM?

Hem de Gezi Parkı’nın katliamının üzerine…

Son derece masum ve basit bir şekilde neden diye sormak istiyor insan…
Neden insanlar için değil de, ucube binalar için bir şehir yaratmak istiyorsunuz?
Neden sağlık değil de hastalık için çaba sarf ediyorsunuz?
Neden tüketim, sizin için inandığınız onca şeyden daha değerli?

Neden canlıları öldürüyorsunuz?
Neden insanlarınızı sevmiyorsunuz?
Neden yeşil ve mavi den yana tercih koyanları anında ‘terörist’ ilan ediyorsunuz?

Neden yanlışınızdan bir kere bile dönme yüceliğini göstermiyorsunuz?

Galiba cahillik, hırsla birleşince, ‘icraat’ giderek grileşiyor!
Ve sözün hiçbir anlamı kalmıyor…
Hele insana dair sözlerin…
Bir de inançlara…
İkisi de bir süre sonra reklam panosundan ezber okumaya benziyor…
Gri giderek daha çok yeşili öldürürken, vesile olanlar, şaşırtıcı bir biçimde daha çok bağırıyor…
Sanırsınız, doğayı savunuyorlar. Sanırsınız, sağlığı, huzuru, dengeyi, savunuyorlar…
O kadar bağırıyorlar!

Bu yazının çığlığı ağlamadan okunabilir mi sizce?


Not:
Başlığı açmadım ama sanırım anlaşılıyordur:(

8 yorum:

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

gri değil yeşillikler görelim Nurum, çok özel bir yazıydı, sevgiyle kal...

Tolga dedi ki...

gezi devrimi toplumun bütün katmanlarını içine alarak ve güçlenerek devam edecektir.
sevgiyle.

Mehmet Osman Çağlar dedi ki...

Bu güzel posta aynen katılıyorum. Güneşli aydınlık günlerin doğması dileklerimle...

Esin Bozdemir dedi ki...

İçinde yaşadığımız süreçleri anlatan bundan daha iyi bir yazı olamazdı. Ortak hislerimize, düşüncelerimize tercüman olmuş yazar. Biz çoğunluğuz aslında buna eminim.. Onlar ise şişirilmiş egolarıyla ve bilgisayarlardaki numaralarla! çok-muş gibi görünen 'az'lardır.Biz şimdi, aynı yöne bakan halkımız ve halklarla birlikte çok daha güçlüyüz. İnsanlık bir gün kazanacaktır. İnanıyorum...Paylaşım için teşekkür ederim Arzu Hanım..Sevgiyle kalın..

cinar dedi ki...

gençlik çok umut verici ülkeyi içine almaya çalışan o koca karanlığa rağmen..

ali zafer sapci dedi ki...

Güzel düşüncelerinizin daha çok, daha çok kişiye ulaşmasını çok isterim.

Asortik Krep dedi ki...

Uzun süredir yazmamışsınız,umarım iyisinizdir..

Başak dedi ki...

Nur hanımcım merak etmeye başladım..

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...