Cuma, Mayıs 09, 2014

ÇOCUK





Oyunlarımız vardı bizim; kendi yaşıtlarımın bildiği, günümüzün gençlerinin ise bilmediği ve asla da öğrenemeyeceği çocuk oyunları...

Dokuz taş, beş taş, is top, çelik çomak.
Yağ satarım-bal satarım, bizden size kim düşe, ortada kuyu var yandan geç.

İp atlar, çember-hulahop çevirir, misket, saklambaç oynar.
Elimize küçücük bir ip alır parmaklarımızla şekilden şekle sokardık.
Kutu kapmaca, İsim-hayvan-bitki kağıt oyunlarımız.
Tom Miks, Teksas, Tenten, Ret-Kit çok kıymetli resimli kitaplarımızdı.
"Ön de truva güzellik" oyunların şahıydı...

Ben bunlardan bazılarını torunlarımla oynuyorum, severek oynuyorlar ama kısa bir süre. Tadına varmaları için oyun arkadaşları, sokak, bahçe ve en önemlisi zaman gerekli.

Bize mirastı ama biz bu mirası koruyamadık mı? Sahiplenemedik mi?
Kayboldu gitti,
geçen zamanın acımasız çarkları arasında ufala ufala yok oldu.

"Bir insanın ana vatanı çocukluğudur." Demiş Epictetus.
Doğan Cüceloğlu eklemiş  "Çocukluğunu doya doya yaşayamamış bir insanın mutlu olması çok zordur."

Mutlu çocuk ve dolayısı ile mutlu gençlik yok...

Ana sınıfında okuyan torunumu almaya gidiyorum ara sıra, ilkokulların teneffüs zamanına denk geliyor. Çocukları seyrediyorum. Koşuyorlar, koskoca okulun bahçesinde onlara verilen özgürlük süresince koşuyorlar. Tamam, haksızlık etmeyeyim, basket potası da var, oynuyorlar (mı) hayır sadece top ve pota kavramında tekrar koşuyorlar. Anlamaya çalışıyorum onları, içim acıyor sonra.
Çünkü onlar çocukluğu yarış zannediyorlar. Haklılar!

Okul, dershane, sınav sacayağı, bir daha asla dönemeyecek yaşlarını yutuyor.

Belki de bizler halen çocukluğumuzu yaşamamızın doyumunda bu karanlık dünyada bile mutlu olmayı başarabiliyoruz. Ya çocuklarımız?

Buldukları yada bulduklarını sandığı küçücük kutularda mutluluk arıyorlar,içinde dünyayı barındıran ufacık bir ekranın karşısında ama yalnızlar. Sanal arkadaşlıkları dipsiz bir kuyu gibi, nereye gittiklerini bilmeden içinde kayboluyorlar...

Durduk yerde beni bunları yazmaya yukarıdaki fotoğraf yöneltti. Ne güzeller, onlara tanınan kısacık bir süre, ailelerinin alış verişi bitene kadar mutluluğu yakalamaya çalışıyorlar sanki.
Çocuklarımızın çocuk gibi yaşamaları için ne gerekliyse ellerinden aldık, acımasızca.

Artık sokaklarımız ve hatta bahçelerimiz bile o kadar tehlikeli ki, düşünüyorum da,
sokakta kaybetmektense sanal kutulara teslim etmek evladır, varsın dizimizin dibinde dört duvarın içinde kalsın...


11 yorum:

nurselinatolyesi dedi ki...

Yüreğinize,kaleminize sağlık.Gebzede oturuyorum burada şimdilik sokakta çocuklar oynayabiliyor .Ama evde bilgisayar varken her z aman dışarı çïkmak istemiyorlar tabii.Nerede bizim çocukluğumuzda,şimdiki çocuklar maalesef teknoloji kurbanı.

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Nurum son dönemde ben de böyle düşünür oldum. hiç bir zaman bizim çocukluğumuz kadar özgür olamayacaklar belki ama bizim anne babalarımız da bu günün koşullarında böyle davranırlardı diye düşünüyorum .Yüreğine sağlık. Sevgiler ...

bücürükveben dedi ki...

O kadar hak verdim ki...saydığın oyunların hepsini hatırlıyorum yaşım gereği, ne kadar keyif alırdık, şimdi alıyor eline minik bir şey onda oyun oynuyor:( çizgi roman, hikaye kitabı da pek okuyan yok:( emeğine sağlık canım
sevgilerimle

Sevginin Ruhu dedi ki...

Nüfus artışı, sokakların tekinsizliği, teknolojiye kurban verdik çocuk oyunlarımızı... Geri dönüşünün olacağını sanmıyorum. Elimizden geldiğince çevremizdeki çocukları mutlu etmeye çalışmalıyız. Yoksa yaşama tutunmaları zor olacak.
Sevgiler Nur'cum.

Mehmet Osman Çağlar dedi ki...

Bu oyunların çoğu belleğimde dostum.
Şimdiki gençlerin o mahalle kültürünü ve oyunlarını bilmemeleri ne büyük bir talihsizlik.

Bu vesileyle anneler-anneanneler gününüzü şimdiden kutlarım.

Sevgilerimle

Adsız dedi ki...

canbım Nur ablam ne güzel ifade etmişsin düşüncelerini ,duygularını.hak veriyorum.maalesef şartları çok ağır çocuklarımızın maalesef.biz de, az da olsa dediğin zamanları yaşadık.keşke dediğin oyunları tüm çocuklarımız oynayabilse ama özellikle son cümlen çok vurucu.Dışarda olucaklarına gözümüzün önünde olsunlar şimdiki devirde ah ahh.

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Sevgili Nursel,
hoş geldin, ne iyi ettin.
Sokakta oynayan daha çocuklarımız var ama gittikçe azalıyorlar ne yazı ki, çünkü onlar teknoloji çocuğu. Zamanın onlara sunduğu olanak bu, arkadaşları arasında güncel olmaları için bilgisayar karşısından kaldırılmaları çok zor, anlayabiliyorum.

Özlemim,
eğer bu günkü koşullar sizin yani benim çocuklarımın zamanında olsaydı davranışlarımız tabi günümüz gibi olurdu. Çocuklarımızın sağlığı en önce gelir. Tabi bu konu çok daha tartışılır durumda. Evdeki sağlık çocuklarımızı değişik etkiliyor. Radyasyon, yiyecek. Ne kadar dikkat etsek çarkın içindeyiz :(

Müjdecim,
ne güzeldi dimi canım, şimdiki çocukların o mutluluğu tatmasını çok isterdim. Belki biz orada mutluyduk onlar da zamanımızın onlara sunduğu yerde mutlular. Kavram kargaşası içindeyim bende.

Sevgicim,
ne yazık, bunun geri dönüşümü yok. Sizlerin sevgisinde olanca mutlu ettiklerinizin sevinci var işte.
Yaşama tutunmak! canlarım onlar. Allah hepsinin yollarını aydınlık etsin.

Sevgili Mehmet,
Öncelikle ince düşüncen için çok teşekkür ederim.
Talihsizliğin ve talihli olmanın şekli mi değişik acaba? onlara göre de zamanımızda olmayan teknolojiyi talih sanıyorlar :)

Sanemcim,
devir gözlerimizin önünde olmalarını gerektiriyor işte en acısı bu, özgürlükleri kısıtlı.
Günümüzde çocuklarımızın istismarı devamlı artıyor mecburen özgürlüklerini kısıtlıyoruz.

Yorumlarınız için çok teşekkür ederim, iyi ki varsınız. Bizler artık sanal arkadaşlıkların içinde kaybolmayacak kadar yetişkin olduğumuzdan zararsızdır :)
Sevgilerimle...

Başak dedi ki...

Çocuklarımızı kime güvenebiliriz ki Nurcum.Varsın kutularda büyüsünler.

Çocuk cinayetlerinde yapılan istatistiklerde, en yakın arkadaş, akraba ve en güven duyulan yerlerde bu kötü olayların olması beni korkuttu. Paranoyak olacağız valla herkese şüpheyle bakarak :( sevgiler.

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Başakcım,
Çok haklısın ki hem de ne çok. Artık çocuklarımız için tek güvenli yer ana kucağı, hem de tek.
Bakanımız buyurdu "çocuklara bağırmayı öğretin" diye, niye bağırsın ki çocuk tanıdığı ile pikniğe giderken yada akrabasının elini tutarken. Çok acı :((

Asuman Yelen dedi ki...

Biraz hareketli bir haftaydı. Bir de havalar hasta edince pek uğrayamadım. Az daha bu harikulade yazıyı kaçıracakmışım. Çok şey yazmak istiyorum yorum için çok fazla olur yazarsam. Oyunlarımız aynı. Rekabetlerimiz tadında, dostça, küfürsüz. Bu gün basket sahasının yanından geçerken her seferinde sinirleniyorum. Küçücük çocuklardan yakası açılmadık küfürler. Kitaplarımız aynı. Şimdi okumuyorlar. Öyle mutluyduk ki bu gün gülümseyebiliyoruz bu sayede hala.
Resimle ilgili yazdığın buruk sözler ise çok iç acıtıcı. Bir alış-verişe sığan kısacık mutluluk. Biz yemyeşil kırlarda saatlerce koşardık. Onlar anlamsız topların arasında sıkışmış eğlenmeye çalışıyorlar.Yazık...

Bu vesile ile anneler gününü kutluyorum Nur'cum.
Sevgiler.

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Asumancım,canım arkadaşım görmemişim :)
Aynı duyguyu yaşamak ve dost olmak ne kadar güzel. Biz bu duygulu dostluğu hiç keybetmemeyi dilerim.
Zaman acımasız işte her gün her şey değişiyor. Global dünya dedikleri bu olsa gerek canım.
Güzel bir hafta dilerim.

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...